DUYURULAR

Öğr. Emn. Mdr. Aydın BEDİRHAN’ın ‘Silahlı Saldırılara Karşı Personel Güvenliği’ Konulu Makalesi

SİLAHLI SALDIRILARA KARŞI PERSONEL GÜVENLİĞİ

Son zamanlarda kolluk kuvvetlerine özellikle, terör kökenli saldırıların artması personel güvenliği ve kurumların güvenliğini gündeme taşımıştır.Zira yaşanabilir bir çevrenin var olma şartlarının en önemlisi olan güvenlik olmadan, temel hak ve özgürlüklerin yaşanması da mümkün görünmemektedir.Bu kapsamda, devletin adına vatandaşlarının mal,can, ırz emniyetini sağlayan ve güvenlik üzerine uzmanlaşmış personelin de bu görevi yapabilmeleri, olaylara müdahale öncesi ve sırasında kendini çok iyi şekilde korumalarına bağlıdır.

Basında çıkan ve meslektaşlarımızın zaman zaman hayatlarına mal olan, olmasa dahi çok ağır yaralanmalarına neden olan bazı haberlerden ve yargı kararlarından hareketle, silah kullanma yetkisi personel güvenliği açısından tartışılacak ve çözüm önerileri sunulacaktır.

Kolluk açısından personel güvenliğinden , kamu düzeninin sağlanması sırasında personelin mümkün olduğunca tehlikeden uzak kalması hali ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklarından vücut bütünlüğü,sağlığı,yaşam hakkının korunması anlaşılmalıdır.Personelin güvenliğini sağlamaya yönelik önlemlerin hepsine de personel güvenlik önlemleri denilmektedir.Konumuz silahlı saldırılara karşı personel güvenliği olunca silah kavramını geniş manada tanımlayan ve 6136 Sayılı Ateşli Silah Kanunu tanımlamasını da içine alan Türk Ceza Kanunu’na göre silah tanımından başlamak, konuya daha geniş açıdan ele almamızı sağlayacaktır.

Bu açıdan, Türk Ceza Kanunu 6.maddesinde tanımlanan silah kavramını anlaşılır bir şekilde ortaya koymak, yukarda belirtildiği gibi silah kullanma yetkimizi daha iyi anlamamızı sağlayacağı gibi adli suçların da daha bilinçli ve hukuksal olarak araştırılmasına katkıda bulunacaktır.Zira polise mukavemet her türlü aletle olabilmektedir.Meslektaşlarımız kanuni olarak bunların silah kapsamına girip girmediğini bilmesine göre silahlarını kullanabileceklerdir.Zaman zaman bu demir çubuk,balta sapı, kırık şişe,levye,kırık bardak gibi aletler olabilmektedir.Bu aletlerle sadece kendine değil, aynı zamanda başkalarına karşı saldırı olursa yine diğerlerinin adına da yasal savunma hakkını kullanacaktır.

TCK’nın silah tanımı ve 6. Maddesi ;

f) Silâh deyiminden;

1. Ateşli silâhlar,

2. Patlayıcı maddeler,

3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,

————————————————————-

* Aydın BEDİRHAN-Rüştü Ünsal PMYO- Öğretim Görevlisi 3.Sınıf Emniyet Müdürü

4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,

5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,

şeklindedir.

Eski TCK ile yeni TCK’nın silah kavramı bir noktada farklılık göstermektedir.Şöyle ki yeni ceza kanunu silah kavramını biraz daha genişletmiş, sadece saldırı ve savunma için yapılmış kesici,delici,bereleyici aletler dışında, yine saldırı ve savunmada kullanılabilecek kişiye avantaj sağlayan aletler de kapsama dahil edilmiştir.Örneğin bir kişinin başına şişeyle vurmak suretiyle yaralama suçu, bu madde kapsamına göre silahla yaralama eylemi içinde kalabilecek ve ceza ağırlaştırılarak verilecektir.Buradaki şişenin silah olup olmadığına mahkeme karar verecektir.Ancak Yargıtay içtihatlarına göre, yemek çatalı,keser,balta,tüp anahtarı,levye demiri,tornavida,tırnak makası bıçağı,kazma,çelik cop,demir kiloluk,nakış makası,pense,çekiç,kırık şişe silahtır.Kolluk ise yapmış olduğu adli tahkikatta özellikle suçta kullanılan bütün unsurları toplayacaktır.Zira Yargıtay, anılan maddenin 4.bendine göre hangi aletlerin saldırıda veya savunmada kullanılması sonucu silah olarak sayılacağını ileriki zamanlarda vereceği kararlarla ortaya koyacaktır.

Diğer taraftan beşinci bentte de, yakıcı,yaralayıcı,aşındırıcı,boğucu,zehirleyici ve sürekli hastalığıa yol açan nükleer, radyoaktif,kimyasal,biyolojik maddelerde silah sayılmaktadır.Özellikle maddenin beşinci bendinde vurgulanan yakıcı kimyasal madde tanımına ,göstericilerin olay sırasında kullandığı ‘molotof kokteyl’lerin girip girmeyeceği son günlerde tartışılmaktadır.Hafızalarınızı tazelediğimizde; belediye otobüsüne atılan Molotof kokteyl bir vatandaşımızı ağır derecede yaralanmış ve daha sonra ölümüne neden olmuştur.Ayrıca daha birçok araç kundaklamaları da bu maddenin kullanılması sonucu meydana gelmiştir.Dahası olaylara müdahale sırasında bu maddenin polise karşı atıldığı ve yaralanmalarına yol açtığı bilinmektedir.

O halde kullanılan bu madde nedir diye bakmak,bu maddenin insan hayatı için ne ölçüde tehlikeli oluşturduğunu anlamak bakımından önem arz etmektedir.Bu madde, adını rus politikacı ve diplomat VYACHESLAV MOLOTOV’dan almıştır.İçeriğinde az miktarda asit ve benzin-parafin karışımı vardır.İçine sülfürik asitte eklenirse dumanı öldürücüdür.Evlerde yapılan ise benzin,sabun tozu ve motor yağından oluşur.[1]

Bu açıklamalar ışığında ceza kanunumuza göre, Molotof kokteyllerin yakıcı ve öldürücü bir kimyasal silah olduğu sonucuna varılmaktadır.Yani göstericiler polise ve vatandaşa karşı etkili bir silah kullanmaktadır.O halde göstericiler bu silahı polise karşı kullanması durumunda PVSK 16. Maddesindeki zor ve silah kullanma hakkı doğmuş kabul edilmelidir.

Çoğu zaman meslekdaşlarıımız, hukuki olarak yargılanma veya soruşturma geçirme çekincesiyle, ateşli silah kullanma şartları oluşsa bile kullanmamakta ve bu ise onların yaralanmalarına, zaman zamanda hayatlarına mal olabilmektedir.

Sözkonusu çekincelerin temelinde çoğu zaman yetkide bilgi eksikliği, atış kabiliyetinin fazla gelişmemesi ve hakkında açılan soruşturmalar yatabilmektedir.Polis olarak iyi bir atıcı olmak için silah derslerinin sadece durarak atış üzerine değil, hareketli atışlar üzerine de olması kaçınılmazdır.Çünkü,olaylara bakıldığında; polis silah kullanırken ya kendisi hareket içinde olmakta ya da hedefi hareket içinde olmaktadır.Polisin maksimum düzeyde yaşam hakkını koruyabilmesi özellikle hareketli atışlardaki başarısına bağlıdır.Yoksa bahar ve sonbahar atışları sonucu 100 adet fişekle atış kabiliyetini dahi korumak mümkün değildir.

Biraz beyin fırtınası yapılsa,şöyle bir öneri tartışmaya açılabilir.Öncelikle belirli bir zaman dilimi aralığında tüm personel hareketli atış dahil kursa tabi tutulup,ardında yine belirli dönemlerde atış kabiliyetini koruyucu antreman atışlar yapılmalı ve bir başarı seviyesi konmalıdır.Bunun için fişek maliyetinden çekinilmemelidir.Belirlenen atış başarı seviyesini aşamayan polisin silahı derhal alınmalı ve sözkonusu başarı seviyesini tutturana kadar görev verilmemelidir.Tabiî ki bu uygulama istismar edilmesin diye kursa alındığı andan itibaren emniyet hizmetleri tazminatı kesilmelidir.Ne zaman başarı olursa o vakit göreve başlatılmalıdır.

Daha önceden belirttiğimiz gibi silah kullanmaktan çekinme, çok ağır bedellere neden olabilir.İşte yaşanmış örnekler; Kolluğun Silah Kullanma yetkisi ile ilgili olarak İstanbul’da düzelenen bir seminerde Üst Düzey Bir Emniyet Müdürü bir olay aktarmaktadır.Bir polis memuru bir olayda silahını kullanır ve bu nedenle soruşturmaya uğrar.Polis memur artık öleceğimi bilsem silah kullanmam der ve gerçekten de İzmit’te bir olayda soyguncu ile karşı karşıya gelir,silahını kullanmaz,soyguncu silahını kullanır ve polis memuru şehit olur. 2

Yine başka bir olay, akıl hastasına müdahale eden iki polis memuru ve başkomiserinin akıl hastası tarafından bıçaklanarak ağır şekilde yaralanması sonucunda,başkomiserin iyi ki silah kullanmadım, yargılanmadım demesidir.Yaşanan bu olay aynı zamanda sözkonusu memurlarda akıl hastalarına nasıl ve kim tarafından müdahale edileceği yönünde bilgi eksikliği olduğuna işaret etmektedir.

Şimdi bu olaya bakılacak olursa,şu unutulmamalı, eğer bir akıl hastasına müdahale edecekseniz ve bu durumu önceden öğrenmişseniz kesinlikle sağlık ekipleri ile birlikte müdahale etmelisiniz.Zira karşınızda sizin uyarılarınızdan anlayacak bir kişi yoktur.

Sağlık ekibindeki doktorlar müdahale ederken polis olarak siz de onların can güvenliğini korumalısınız,yardım istenmesi durumunda da akıl hastasını etkisiz kılmak için sağlık ekibine yardımcı olmalısınız.

Personel güvenliğini etkileyen bir başka konu da akıl hastalarının tedavi için hastaneye sevkleridir.Kesinlikle bu sevk işi yalnızca polisin işi değildir, polis sadece sağlık personelinin güvenliğini sağlar,zira akıl hastasını kontrolde tutacak ilaçları vermek, bu uzman personelin görevidir. PVSK Nizamnamesi 24. Maddesi bu usulü düzenlemektedir.

Şimdi gelelim polisin silah kullanma yetkisinde bilgi eksikliği olabilecek noktalara;

———————————————————

2-Turan GÜZELOĞLU,Kolluğun Kuvvet ve Silah Kullanma Yetkisi, Ankara-2008,s.108

Polisin silah kullandığı(buarada bahis konusu ateşli silahtır) olaylar, Yargıtay Kararları üzerinden incelendiğinde; şüphelilere,arananlara yönelik yakalama yetkisini kullanırken dirençle karşılaşması neticesi meşru müdafaa kapsamında direnci kırmak için silah kullanması veya kaçan şüphelinin yakalanması amacıyla silah kullanması olarak iki husus tespit edilmektedir.Sözkonusu tesbite ilişkin iki durumda PVSK’ın 16.maddesinde düzenlenmiştir.Bu sebeple meşru müdafaanın hukuki unsurlarının iyi şekilde bilinmesi, silah kullanma yetkisinin hukuki sınırlar içinde kullanılmasını yakından etkilemektedir.

A-MEŞRU MÜDAFAA(Yasal Savunma)

Türk Ceza Kanunu 25.maddesinde düzenlenmiştir.

Madde 25-Meşru savunma ve zorunluluk hali

MADDE 25 – (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen,

gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Yasal savunmanın şartları:

1-Haksız bir saldırı olmalı:bu saldırı icrai olmalı ve cebir,şiddet içermelidir.Saldıranın dokunulmazlığı olması,küçük olması veya akıl hastası olması yasal savunmayı ortadan kaldırmaz.

2-Saldırı bir hakka yönelik olmalı:Bu yaşam hakkı,konut dokunulmazlığı,sağlık hakkı,vücut bütünlüğü hakkı gibi hukuk sisteminin tanıdığı tüm haklara karşı işlenebilir.Yargıtay, 2 8.12.1987 gün ve 9-524/695 sayılı kararında geceleyin evlerine girmeye çalışan şikayetçiye karşı ateş etmeksizin silahını çekip şahsın girmesini engelleme eylemini, konut dokunulmazlığı hakkına karşı meşru müdafaa olarak kabul etmiştir.

3-Saldırı ile savunma eşzamanlı olmalı; Saldırgan hareketinden vazgeçmiş ise o halde savunma da o anda bitmiş demektir.Size yumruk vuran bir kişi vurduktan sonra kaçarsa o kişiyi yakalayıp sizin de ona vurması meşru müdafaa olmaz;anacak yaralama da haksız tahrik olarak kabul edilebilir.Size saldırırken sizin saldırganı kendinizi korumak amacıyla elinizle itmeniz sonucu yere düşüp yaralanırsa bu durumda meşru müdafaa hakkınızı kullanmış olursunuz.Diğer bir olay size karşı elinde Molotof kokteyl taşıyan bir gösterici yaptığınız ikaza rağmen elindeki yakıcı silahı bırakmazsa meşru müdafaa durumunda kalmış durumdasınızdır.Elindeki Molotof kokteylini ikazınızla beraber yere bırakan kişiye karşı artık saldırı sona erdiği için yasal savunma hakkınız bitmiş demektir.

4-Savunmada zorunluluk bulunmalı: Size karşı yapılacak saldırıyı şayet devletin kurumlarına bildirerek engellemek mümkün ise burada savunma zorunluluğu yok demektir.Savunmada çok tartışılan bir konuda savunanın, saldırıdan KAÇARAK kurtulup kurtulmayacağı hususudur.Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.02.1991 tarih ve 1991-39 sayılı kararında şöyle denilmektedir: ‘ Yasal savunmada,hiçbir zaman ve hiçbir ahvalde sanığa kaçma mükellefiyeti yüklenemez ve kaçarak kurtulması istenemez.Failin kaçma olanağının bulunup bulunmadığı da dikkate alınamaz’.Vatandaşın bile meşru hakkını kullandığı bir durumda kolluk güçlerinin kaçmasını bir an bile düşünmek hem mesleki onurlarını zedeler hem de devletin güvenilirliğini.

5-Savunma ile saldırı arasında orantı bulunmalı:Saldırı ile savunma arasındaki oran demektir.Size 20 metreden elinde bıçakla yaklaşan kişiyi ölümcül olmayan yerleri olan kol ve bacaklarından tek atışla vurup etkisiz kılacakken,saldırganı öldürmeniz saldırı ile savunma arasındaki oranı bozacaktır.Hatta ayağından vurdunuz ve saldırgan etkisiz halde yerde yatarken yanına gidip diğer ayağından vurmak oranı bozacaktır.Zira kişinin size saldırma pozisyonu kalmamıştır.

Diğer bir husus bu orantıyı belirlerken saldırı ve savunmada kullanılan araçlarda önemlidir.Çoğu kez tartışılır, saldırganın elinde bıçak varsa polis bu kişiye karşı silahını kullanmaz,zira silahlarda eşitlik yoktur.Bu bir yanılgıdır.Bir an bu şekilde böyle düşünülecek olursa polislerin bir de yanında malzemeci taşıması gerekir zira,yasal savunmada kalırsa ondan çekiç,bıçak,nacak,şiş istesin.

Eğer savunmada kullanılan araç saldırıda kullanılan araçtan daha etkin olmasına rağmen saldırıyı uzaklaştırmaya yetecek ve saldırıda kullanılan araç ile aynı ölçüde kullanılmış ise, araçlar arasında oran var kabul edilecektir.Örneğin,bıçakla saldıran saldırgana karşı,sadece bir silaha sahip olan saldırıya uğrayan,saldırıyı havaya ateş etmek veya saldırganı kolundan yaralamak suretiyle uzaklaştırırsa,farklı silah olmasına rağmen ölçülü kullanıldığından meşru müdafaa halindedir.3 Saldırı ve savunma arasındaki oranı belirleme aracından biri de saldırıya uğrayan hak ile zarar verilen hak arasında ölçülülüktür.Yumrukla saldıranın(sağlık ve vücut bütünlüğü hakkı) silahla öldürülmesi(yaşama hakkı) ölçüsüzlüğe örnektir.Bu karşılaştırma bütün olaylara uygulanabilir bir skala değildir.Irzına geçilmek istenen bir bayanın saldırgandan kurtulup masa üzerindeki bıçakla mütecavizi öldürmesi meşru sınırlarda kalmaktadır.Zira burada saldırgan ile savunan arasında kuvvet olarak farklılık vardır.Dolayısıyla içine düşülen psikolojik durumda bazen sınırın aşılmasına neden olabilir, bu halde de savunmaya ceza verilmemesi gerekmektedir.Yine kendini bıçakla kovalayan saldırganın yere düşmesi sonucu,saldırıya uğrayanın düşen bıçağı alıp bulunduğu ruh hali içinde saldırganı bıçaklayıp öldürmesi yasal savunma içinde kabul edilmelidir.Bir örnek daha, çıkmaz bir sokakta üzerinize sizi ezmeye gelen bir otomobil sürücüsüne karşı direk yasal savunma hakkı gereği silah kullanabilirsiniz.

Saldırının ne zaman başladığı konusu da tartışmalıdır.Ancak Yargıtay saldırıyı geniş yorumlayarak,örneğin elindeki bıçağı uyarıya rağmen bırakmayan bir kimsenin saldırıya başlamış sayılacağını kabul etmektedir.4

B-KAÇAN ŞÜPHELİ VEYA ŞAHISLARI YAKALAMAK İÇİN SİLAH KULLANMA

PVSK 16.Madde)… Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur

3-Muharrem ÖZEN,Meşru Müdafaa,Ankara-1995,s.124

4-15.02.2000 tarih ve 1-22-27 sayılı Ceza Genel Kurul Kararı

Polis;

a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında

b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,

c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,silah kullanmaya yetkilidir.

Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde ‘dur’ çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.

Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir.

PVSK 16. Maddesi kapsamsı yedinci fıkrası c bendi kapsamında; hakkında tutuklama kararı verilen,gözaltına alma,zorla getirme kararı ve yakalama emri verilmiş kişilere ve özellikle suçüstü halinde karşılaşılan şüphelilerinin yakalanması için polis, silah kullanabilir.

Silah kullanma şartları şunlardır:

1-Silah kullanmadan önce kesinlikle şüphelinin duyabileceği şekilde ‘DUR’ ihtarı yapılmalıdır Eğer durmazsa kendine karşı silah kullanılacağı duyabileceği şekilde ihtar edilmelidir.

2-İhtara rağmen kaçmaya devam ederse, uyarı için havaya ateş edilmelidir.Uyarı ateşi yapmadan önce kolluk yerleşim yerleri içinde ise çevredeki apartmanlardaki kişilerin zarar görmemesini dikkate almalıdır.Zira tehlike varsa uygun ortamı bulana kadar havaya ateş etmemelidir.Havaya ateş ettikten sonra başka türlü yakalanamayacağı anlaşılırsa, kişinin hayati olmayan yerlerinden(kol,belden aşağı kısmı) vurmak suretiyle kişiyi etkisiz hale getirip yakalamalıdır.Tabii ki yine halkın kalabalık olduğu yerlerde silah kullanılmamalı veya atış sırasında başkalarının hayati tehlikeye girmemelidir.

3-İyi bir atıcı olmalı özellikle hareketli atışta başarılı olmalı.Zira kanunu çok iyi şekilde bilmek, başarılı bir şekilde şüpheliyi yakalama anlamı vermez.Zira Yargıtay pek çok kararında,eski ceza yasasına göre şüphelinin ölü olarak ele geçirilmesini, kastı aşan adam öldürme olarak nitelemiştir.Burada önemli olan şahsa en az zarar verecek şekilde yakalama işlemini yapmak esastır.Yine ölçülülük ilkesi gereği bir atıştan fazla atış yapmış ve şüpheliye zarar vermişseniz,her bir fişeğin hesabını hukuksal vermeli ve en kısa zamanda bunu tutanağa geçmelisiniz.Aksi taktirde bu hesabı veremezseniz ,hukuki yakalama işlemi başarılı değildir.Zira yaralama veya adam öldürme suçundan yargılanabilirsiniz.Eğer diğer ekiplerin müdahalesiyle yakalanabilecek ise şüpheliyi yakalamak için bu yöntem denenmeli ve silah kullanılmamalıdır.

4-Olay yerine en kısa sürede ambulans istenmelidir.

Meslektaşlarımızın en çok ceza aldığı silah kullanma çeşidi budur.Zira bunun sebebi altında yatan unsur araştırılmalıdır.Eğer hiç hareketli atış yapmamışsa ve eğitim almamışsa hem şüpheliyi hem de diğer vatandaşlara zarar verme durumu çok yüksektir.Bu halde tek çıkar yol üstün hak olan yaşam hakkını her seviyede korumaktır.

5-Polis yine son fıkra uyarınca, yakalama işlemini yaparken kendine karşı silahlı olarak karşı eyleme girme teşebbüsünde bulunan saldırgana duraksamadan ateş edebilir.Yani kanun koyucu burada ateşli silah ile ilgili müdahalede polise duraksamadan ateş etme yetkisi vermiştir.Bu noktada da yine ölçülü olunmak zorundadır.Şahsın belinde silah varsa uyarı yapılacak elleri kesinlikle görülür pozisyonda olması sağlanıp hızlı hareket etmemesi konusunda uyarılacak, kesinlikle elleri ileri uzanacak şekilde yüzükoyun yatması sağlandıktan ve koruma memuru tarafından güvenliğiniz alındıktan sonra ayak ucundan yaklaşıp şüpheliyi silahtan arındıracaksınız.Şayet elinde silah varsa silahın namlusu aşağıya bakıyorsa yani size namlu döndürülmemişse silahınız şüpheliye doğrultulmuş bir şekilde bir engelin arkasından veya hedef küçültmek suretiyle çelik yelek ve kask giymiş bir tarzda, tüm dikkatiniz şüphelinin üzerinde olmak kaydıyla, silahın yavaşça yere bırakılması talimatı verilecek,silah yanından uzaklaştırılacak,size karşı en ufak bir silah doğrultmaya kalkıştığında duraksamadan ateş edilecektir.Kaldı ki Yargıtay kararına göre elinde saldırma için kullanılan bir silahı ihtara rağmen bırakmayan kişi saldırıya başlamış olduğunu daha önceden söylemiştik.Ama mutlaka ekiplerde taşınması,giyilmesi kolay hareketi engellemeyen yeni tarz çelik yelekler alınıp bulundurulmalıdır.Aynı zamanda tabii ki kasklarda,zira sadece çelik yelek yeterli değildir.Tam güvenlikten bahsetmek için taşınması kolay kasklar tercih edilmelidir.

Toplumsal olaylarda çevik kuvvet amirinin emriyle zor kullanılmalıdır.Zaman zaman gruplar dağılırken polisler de gruplara ayrılarak göstericilere müdahale etmekte ve sokaklarda polis ile gösterici başa başa kalabilmektedir.Göstericinin elinde Molotof vardır.Burada göstericiyi ikaz etmeye vakti varsa,polis ikaz edecek,eğer molotof kokteyli kendine doğru atmaya kalkıştığında ise gösterici silahla hayati olmayan bölgesinden vurularak etkisiz kılınabilecektir.Ancak bu durum yalnız başına kalındıysa geçerlidir, aksi halde toplu iken çevik kuvvet amirinin emri ile güç kullanılmalıdır.Önemli olan bir başka konuda personel güvenliği açısından molotof kokteyle maruz kalan personelin elbiselerinin yanmaz kumaşlardan üretilmesidir.Mutlaka personel yanmaz kumaşlarla giydirilmelidir.

Yukarıdaki verileri, Yargıtay kararları ile desteklemek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacağı için aşağıda bazı yargıtay kararları sunulmuştur:

1-Yasal Savunmada sınırın aşılması: Olaygünü, sorumluluk bölgesinde bulunan panayırın bayan çalıştırma talebini reddeden Emniyet Amiri’nin karara uyulup uyulmadığını denetlemek için sivil giyimli olarak saat 21.00 sıralarında gittiği, denetimden sonra patika yoldan dönerken iki kişinin saldırısına uğradığı,saldırıdan kurtulup kendinin polis olduğunu söylemesine rağmen saldırıya bir şahsın devam etmesi üzerine,silahını çekerek ateşlediği ve hastanede ölümün gerçekleştiği anlaşılmakla,sanık(emniyet amiri) saldırıyı defetmek için ateş etmiştir,ÖLDÜRÜCÜ OLMAYAN BÖLGELERE ATEŞ ETMESİ MÜMKÜN İKEN,ÖLDÜRÜCÜ BÖLGELERE ATEŞ ETMEKLE YASAL SAVUNMA SINIRINI AŞMIŞTIR.(Ceza Genel Kurulu’nun 28.12.1987,1-536/707 sayılı kararı)

2-Yasal Savunma Sınırının Aşılması: Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde çalışan Şube Müdürünün, gece 01.00 sıralarında sivil aracıyla evine dönerken bir grubun kavga ettiğini gördüğü,sirenle grubu uyardığı,birkaçının kaçmasına rağmen halen içlerinden bazılarının kavgaya devam etmeleri üzerine polis olduğunu söyleyip iki kişiyi ayırmak için aralarına girdiği ,bu arada yumruk darbesi alarak yere düştüğü, şahısların altında kaldığı, silahını almak için yeltenildiğinde onları korkutmak ve kavgayı durdurmak için hedef almaksızın iki el ateş ettiği,ateş sonucu sanığa herhangi bir saldırısı olmayan başka bir şahsı vurduğu,ardından hemen hastaneye götürdüğü, ancak şahsın eks olduğu olayda; sanığın tabancısının alınmasına kalkışılması üzerine şahısları korkutmak için bilerek ve isteyerek ateş ettiği,hedef gözetmediği anlaşılmakla yasanın kendine verdiği yetkiyi kullanırken bir el ateş etmesi ve kavgayı önlemesi ve tabancayı almayı engellemesi mümkün iken iki el ateş suretiyle aşırılığa kaçtığı anlaşılmak kastın aşılması sonucu adam öldürme meydana gelmiştir.(Ceza Genel Kurulu,17.10.1994 gün ve 1-193/225 sayılı kararı)

3-Polisin silah kullanma yetkisini aşması: Üç kız ve erkekten oluşan bir arkadaş grubu pastahanede eğlendikten sonra,otomobille şehirde dolaşmaya başlamışlar,Saat 24.00 sularında bekçiye adres sormak için durmuş,adres sorduktan sonra hareket etmişlerdir.Akabinde bekçi, şahısları hırsız zannetmiş ve durumu haber merkezine bildirmiştir.Haber merkezi tüm ekipleri uyarmıştır.Ardından araca rastlayan ekip,aracı durdurmak istemesine rağmen şahıslardan araç kullananın ehliyetsiz olması sebebiyle aracı kullanan şahıs durmamış ve kaçmaya devam etmiştir.Yarım saat kadar kovalandıktan sonra araç bir köprüye girdiği sırada vazgeçip yan yola girmek için hareket ettiğinde, polis memurunun, PVSK 16-E maddesine göre silahını kullandığı,ancak havaya,otomobil lastiklerine ve alt kısımlarına doğru ateş etme imkanı varken,doğrudan doğruya arabada bulunanlara ateş ettiği, sağ ön kapı camının kırıldığı ve çekirdeğin maktulenin baş kısmından girdiği ve öldüğü tespit edilmiştir. Polis Memuru,kaçmakta olan şüphelileri yakalamak kastıyla silah kullanması yasa gereğidir.Ancak Pvsk Tüzüğü 17. Maddesine göre silah kullanmaktan başka bir çare kalmamışsa,suçlunun öldürülmesinden ziyade yaralanarak yakalanmasına dikkat edilmelidir.Sanık polis memuru tarafından buna dikkat edilmeyerek oturanların hayati bölgelerine isabet edecek şekilde ateş edilmek suretiyle yasal hükme uyulmamış ve zaruretin tayin ettiği sınır aşılmıştır.Bu çerçevede sanığın yasal savunma sınırlarını aşmak suretiyle maktuleyi öldürdüğü kanaatine varılmıştır.(Ceza Genel Kurulu 23.03.1999 gün ve 1-13/47 sayılı kararı)

4-Polisin yasa sınırları içinde silah kullandığı:Gece saat 22.00 sıralarında bir vatandaşın ihbarıyla; oto içinde bulunan birkaç kişinin benzinliğe gelerek silah çekip kendilerine çeşitli hareketlerde bulunduğu,…plakalı araç ile doğu istikametine gittikleri anlaşılmakla,ekipler uyarılmıştır.Ekiplerden biri aracın peşine düşmüş ve durması için (silen ve havaya ateş etme suretiyle)uyarılarda bulunmuş,araç durmayınca rastgele bir el ateş etmiştir.Her iki araçta hareketli olduğu için rastgele yapılan bu atış tesadüf maktüle gelmiş ve ölümüne neden olmuştur.Olayda polisin silah kullanma şartları oluştuğu, aşırılığa kaçılmadığı anlaşıldığından yasal savunma içinde sayılmalıdır.(1 Ceza Dairesi’nin 18.10.1993 gün ve1551-1982 sayılı kararı)

5-Kanunun Emrinin Yerine Getirilmesi(TCK 24/1)-Silah Kullanma: Sanık jandarma erinin, kızkaçırma suçundan faili,yakın mesafeden yakalamak için takip ettiği, 2803 sayılı Jandarma Kanunu 11. Maddesinde öngörülen silah kullanma yetkisine dayanarak kaçmayı engellemek için dur ihtarından sonra havaya ateş ettiği,buna karşın kaçmasına devam etmesi üzerine TEK EL kalçasına ateş ettiği ve kaçağı yaraladığı tespit edilmiştir.Daha sonra kaçan ölmüştür.Sanık jandarma erinin yaptığı atışın tek olması, kaçanı kalçasından vurması göz önüne alındığında eylemin yasal sınırlar içinde kaldığı ve aşırılığa kaçmadığı anlaşıldığından beraatine karar verilmelidir.( TCK 24 madde birinci fıkrası eski TCK 49-1 PVSK’nın 16.maddesindeki kaçağın yakalanması için silah kullanır hükmü kanunun bir emrinin yerine getirilmesi delaletiyle TCK 24-1 maddesine girer.)( 1 Ceza Dairesinin,04.11.1994 gün ve 3613-3692 sayılı kararı)

6-Polis Otosuna Ateş Açılması-Silah Kullanma Yetkisi: Trafikte araç kullanan bir şahıs ile motosiklet kullanan şahıs arasında tartışma çıktığı, motosiklet kullanana çok kötü araç kullanıyorsun beni öldürecekmisin diye söylediği ve ardından arabasıyla polis otosunun gelmesi üzerine olayyerinden uzaklaştığı,daha sonra olay yerine içkili bir şekilde yeniden gelerek olayyerinde bulunan kişilere orak ile saldırdığı,yine ekibin gelmesi üzerine kaçmaya çalıştığı, otoya iki kişi binip polisten kaçmak istenirken polis sirenine ve uyarıya rağmen eylemine devam edip dahası polise silahla ateş ettiği,jandarma barikatını görüp yakın mesafede durup polise doğru atışa devem ettiği sırada polislerinde karşılık vermesi üzerine aldığı atış darbeleriyle ölmüştür.Sanık polis memurlarına beraat verilmesi gerekirken,cezalandırılması yasaya aykırıdır.(Eylem eski TCK 49-1 kapsamındadır. 1Ceza Dairesinin,08.06.1995 gün ve 1366-1681 sayılı kararı)

7-Kanunun verdiği yetkiyi kullanma-yasal sınır içinde kalınması: Gasp olayı üzerine olayyerine varan polis ekipleri saldırganın gittiği yönü belirleyip aynı yöne doğru ilerlediklerinde eşgale uyan şahsın üzerini aramak istediklerinde bıçakla kendilerine saldırıp kaçtığı,saldırganın girdiği yer bahçe belirlenince dört polis tarafından olayyerine girilip dar bir alanda saldırganla karşılanşınca altı kez ateş edildiği,ancak bu ateşlemeden sadeve birinin maktülün karın bölgesine geldiği,sanık polislerin ölümcül bölgelere ateş etme niyetlerinin olması durumunda yakın mesafeden birden fazla yerden vurabilecekleri dikkate alındığında,sadece ölümcül yerine isabet eden tek çekirdeğin kimin silahından çıktığının belirlenememesi kapsamında silah kullanma yetkisinin yasal sınırlarda kullanıldığı kabul edilmelidir.(1.Ceza Dairesinin 27.05.2003 gün ve 4461-1146 sayılı kararı)

8-Yasal sınırlarda silah kullanma:Yakalama müzekkeresi bulunan maktülün, astsubay ve jandarma erine demir çubukla saldırısına karşı yapılan tek atışla yaralanması ve bu yaranın mobil halinde bulunan maktülün batın bölgesinde oluşması ve daha sonra ölmesinde zaruretin tayin ettiği sınır aşılmamıştır.(1.Ceza Dairesinin01.03.1984 ve 628-874 sayılı kararı)

9-Amirin emri suretiyle ateş edilmesi ve sınırın aşılması:Askerlik hizmetini sırasında firar edip yakalandıktan sonra aynı gün tekrar firar eden maktülü yakalayıp,kaçmaya başlaması üzerine emrindeki erata önce dur ihtarı,sonra havaya ve ondan sonra ayaklarına ateş et emrinin verildiği, yapılan atış sırasında kaçağın ölmesi nedeniyle emri verenin ölüm olayından sorumlu tutulamayacağı ve emrin bir kanunu buyruğunu getirmek amacıyla verildiğine(1 Ceza Dairesi’nin 12.12.2002 tarih ve 3659-4665 sayılı kararı)

Sonuç olarak,hangi hallerde ve kanuni sınırlarda silah kullanılacağının çok iyi bilinmesi,silah kullanmanızı personel güvenliği açısından sağlayacaktır.Silahlı saldırılardan korunmanın en etkin yolundan birisi silah kullanma mevzuatını çok iyi şekilde bilmek ve uygulamaktan geçmektedir.Doğaldır ki silah kullandığınız zaman hakkınızda mutlaka adli bir soruşturma açılacaktır,siz kanunun ve yargıtayın içtihatlarıyla çizdiği sınırlarda silah kullanırsanız mutlaka yasal savunma ve kanunun emrini yerine getirdiğinizden takipsizlikle sona erecektir.Yalnız burada Savcılarımıza da büyük görev düşmektedir.Konunun çok iyi şekilde hukuksal olarak soruşturulması ve gerçekten silah kulanma yasal sınırlar içinde ise dava açmadan takipsizlik verilmelidir.Bunun sonucunda ölüm dahi olsa sizi mahkeme aklasın düşüncesi varsa bu kesinlikle terk edilmelidir.Aksi halde kolluk silah kullanamaz hale gelir. Yine bir başka konuda hukuka aykırı personel nasıl cezalandırılıyorsa,hukuka uygun silah kullanan personelde ödüllendirilmelidir.Çünkü ateşli silahı kullanmak ciddi anlamda profesyonellik gerektirir.Eğitim işlerinin de bu profesyonelliği sağlar şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir.Hatta simülasyon eğitim merkezleri çoğaltılmalı ve eğitim kurumlarında mutlaka bulunmalıdır.Yine bol olaylı simulasyon eğitimleri hazırlanarak beyin önceden karşılaşılacak olaylara karşı eğitilmeli ve özellikle mobil atışlar üzerinde yoğun şekilde eğitim verilmelidir.

Diğer bir önemli hususta, bir olayda silah kullanılmış ise atışı etkileyen çevresel etkenler mutlaka çok iyi incelenmeli ve bu rapora dökülmelidir.Zira havanın yağmurlu,güneşli,rüzgarlı,tozlu olması,görüşün tam net olmaması,göze böcek girmesi,yerde koşarken çukurun olması veya kaygan bir maddeye basılarak kayılması,güneşin gözü atış anında alması,başka birinin atıcıya müdahale etmesi veya çarpması gibi hususlar, atıcının istem dışı hedefi ölümcül olmayan bölgesinden vurmasına yol açabilir.Yine atıcıdan kaynaklanan sağlık problemleri olabilir,çünkü koşarak ateşte nefes kontrolü çok zordur,zira kişi bronşitse,astımsa ve solunum ile problemleri varsa veya yine uzağı görmede problem varsa o ana kadar bilmiyorsa veya kişide heyecana,korkuya yol açan bir durumun atış esnasında gelişmişse bu durumlardan atış ve atıcı çok yakından etkilenir.O halde meslektaşlarımızın mutlaka belli dönemlerde göz kontrolü yaptırmaları gerekmektedir.Hatta atışlarda bu hususta denetlenmelidir.Gözlük kullanıyorsa mobil haldeyken gözlüğün düşmeyeceği aparatlar kullanılmalıdır.Araba ile giderken atış yapılacaksa yolun durumu ve o anda hedefinizin pozisyonu da önemlidir.Aracı takip ederken size karşı silahlı mukavemet varsa o anda saldırgana ateş edip etkisiz kılabilirsiniz,bu esnada bir direnç sebebiyle meşru müdafaa haline de düşmüşsünüz demektir.Tabii ki imkan varsa her zaman saldırgan canlı ele geçirilmeye çalışılmalıdır. Özetle, silah kullanıldığı zaman sadece olay yerinden sadece kovan toplanmamalı,atışın yapıldığı yer ve atıcı yukarda bahsedilen hususlara göre incelenmelidir.Atış uzmanları bu konuları mutlaka raporlarına yazmalıdırlar.Gerek savcılar gerekse hakimler uzmanların topladığı bu delillere göre karar vermekteler.

Silahlı saldırılara karşı diğer personel güvenliği konuları ise şu şekilde sayılablir:

1-Personelin görev yaptığı yerin güvenliği

2-Personelin kullandığı araçların saldırılara karşı direnci( çelik yelek,çelik kask, araçlar vb.)

3–Personelin çalışma saati ve düzeni,

4-Personelin ekip halinde çalışma bilinci,

5-Polis uygulama noktalarının oluşturulmasındaki personel güvenliği, gibi.

PESONELİN GÖREV YAPTIĞI YERİN GÜVENLİĞİ

Polis, görev gereği kurumları da korumaktadır.Koruma esnasında kurumun girişinde ve belli bölgelerinde polis kulübeleri inşa edilmektedir.Bu polis kulübelerine bakıldığında, çoğunun yapım malzemelerinin kurşun geçirmez malzemelerden yapılı olmadığı görülecektir.Bu kulübelere karşı saldırılarda buradaki personelin can güvenliğinin olduğunu söylemek çok zordur.Zira bunlar sadece personeli rüzgardan korur,silahtan kesinlikle korumaz.

Bu çerçevede,özellikle binaların giriş çıkış emniyetini sağlayan personelin çalıştığı polis kulübelerinin kurşun geçirmez ve roket atarlara karşı dirençli hale getirilmesi gereklidir.Bu sadece terör olaylarının yoğun olduğu bölgelerde değil, tüm yurtta uygulanmalıdır.Eğer kurumu koruyan bu noktalar çöktüğünde artık kurumun güvenliğinden bahsedilemez.Örnek mi? İşte size örnek;

Kurşun geçirmez güvenlikli kulübelerin, kurumun ve personelin güvenliği açısından ne denli önemli olduğunu yakın zamanda yaşadığımız Şemdinli’ olayı göstermektedir.Emniyet Müdürlüğüne baskın düzenleyen teröristler, kulübe içindeki dört memur tarafından engellenmiş,teröristlerin ateş ve roketleri bile kulübeyi etkilememiş ve iki teröristte buradaki görevlilerce öldürülmüştür.Aksi düşünülecek olursa bu kulübenin kurşun geçirir olduğu bir an düşünülse,meslektaşlarımız ilk ateş sırasında şehit olabilirlerdi ve kurum güvenliği açısından da ağır sonuçlar oluşabilirdi.Sonuç olarak kesinlikle kulübelerin kurşun geçirmez haline getirilmesi gerekmektedir.Aksi halde personel güvenliği açısından oluşan her zafiyet, oluşabilecek riziko durumuna göre ilgililere hukuksal sorumluluk getirecektir.

Binaların girişlerinde çalışan güvenlik memurlarının tek işi,sadece çevreyi gözetlemek olmalı,araç kontrol ve kart alış verişleri ile uğraşmamalıdır.Bu kulübelerde yeteri kadar mühimmatın olması da başkaca önemli bir konudur ve bunların bulundurulduğu yerlerin rahatlıkla açılabilecek pozisyonda olması gerekmektedir.

Yine makalemizin önceki bölümlerinde belirttiğimiz gibi çelik yeleklerin dıştan değil,içe giyilebilir hareketi kısıklamayan yeleklerden olması gerektiği,dışa giyilen yeleklerin saldırganı başkısmına saldırıya yönlendirdiği bilinen gerçeklerdendir.Nöbet kulübesi zırhlı ve kurşun geçirmez ise görevli mutlaka bunun içinde görev yapmalı,dışına çıktığında ise çelik yelek ve kasklı olmalıdır.Ancak bunların seçilmesi sırasında personel güvenliği ve rahatlığı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Çelik yelek ve kasklarla görev yapılması durumunda,personelin vücut yapısına göre yorgunluğa karşı direnç farklı olacağı için nöbet süreleri çok uzun tutulmamalıdır.Bu hem dikkati dağıtır hem de vücut sağlığını etkiler.Gerekirse yarım saatte bir görev değişimi yapılmalıdır.Memur sonra alacağı nöbet için mutlaka istirahat ettirilmelidir.Bunun içinde uzanıp dinlenebileceği yerlerde olmalıdır.

Görevli, mutlaka görev almadan şarjörleri kontrol etmelidir.Yine Koruma Şubeleri veya ilgili kısımlar mutlaka periyodik olarak silahları test atışına tabii tutup bakım yapmalı, bunu kayıt altına almalıdır.

Kulübe, mevsim şartlarına göre soğutulmalı veya ısıtılmalıdır.Ayrıca özellikle nöbet tutacak personel çok iyi dinlenmiş şekilde görevine gelmelidir.24 saaatlik zaman dilimi içinde mutlaka biyolojik olarak uyumalı vücudun uyku ihtiyacı karşılanmalıdır.İnsan organizması kesintisiz 24 saat çalışma üzerine yaratılmamıştır.Uyku esnasında vücud bilimsel olarak tamir edilmekte ve ertesi gün çalışmaya hazır hale getirilmektedir.24 saat uyumadan nöbete gelen kişi,istemdışı beyninin vücuda verdiği emirle en ufak bir zaman dilimi içinde dahi uyuklamaya başlayacaktır.Bu durum dahası dikkat dağınıklığına sebebiyet verecek ve kişi aynı zamanda verimli olmayacaktır.24 saat çalıştırılan kişi istemdışı uyursa ve güvenlik zafiyeti meydana gelirse oluşacak zarardan huhukende sorumlu tutulmayabilir.

Aynı zamanda,bu görevlendirmeler İçişleri Bakanlığı Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personel’in Çalışma Saatlerini Düzenleyen Yönergeye de aykırıdır.Zira bu yönerge içinde de herhangi bir şekilde 24 saat çalışma şekli düzenlenmemiştir. Yine Türkiye’nin imza koyduğu İLO sözleşmesine de aykırıdır.Bu sözleşmeye göre bir insan haftada 40 saat çalışmalıdırBu bilgiler ışığında,Son zamanlarda poliste 8-24 usulüne göre çalışmaya başlayan pilot bölgelerimiz vardır.

PERSONELİN KULLANDIĞI ARAÇLARIN SALDIRILARA KARŞI DİRENCİ VE ÇALIŞMA DÜZENİ-SAATİ

Polis, görev aldığı andan itibaren ve hatta çalışmadığı zaman çalıştığı il sınırları içinde PVSK EK-4’e göre görevli olması bakımından mutlaka görev almadan önce görev araçlarını kontrol etmelidir.Beylik silahının çalışıp çalışmadığını ,fişeklerin yeterli olup olmadığını, özellikle yeteri kadar kelepçe bulunup bulunmadığı,personel sayısı kadar çelik yelek olup olmadığı gibi.Zira polis görev aldığı andan itibaren düşük riskte hareket etmeli ve çevresine karşı mutlaka duyarlı olmalıdır.

Polisin yaptığı iş dikkate alındığında, polis görev alır almaz düşük riskte çalışır.Zira her an suç işlenebilir veya kendine karşı bir saldırı meydana gelebilir.Bilindiği gibi kanunların pek çoğu polise görev vermektedir.Parkta gece yatan çocuktan,cami avlusuna bırakılan çocuk, sahipsiz akıl hastaları, sokak aydınlatılmasından tutunda, yol üzerine açılmış çukurlara,usulsüz araç parklarına kadar.

Meydana gelmiş,bir olayın düşük riskli veya yüksek riskli olarak tanımlamak personel güvenliği açısından zafiyettir.Zira eşler arasında tartışma, her an adam öldürme eylemine kalkışmaya, şarhoşluk kabahati her an sizi tehdit edebilecek bir saldırıya, uygulama noktasında yaptığınız kimlik kontrolü sırasında aranan bir katille veya teröristle karşılaşılmaya, kendisine hukuka aykırı park yaptığı için ceza yazmaya başladığınız kişi acımasız bir saldırgana dönüşebilir.

İşte sayılan en küçük bir olayda dahi polis, mutlaka personel güvenliğini elden bırakmamalıdır.Basit gibi gördüğünüz bir radar uygulaması,trafik cezası yazılması,kimlik sormaya kadar hepsi aniden sizi tehdit eden yüksek riskli bir olay haline gelebilir.Nasıl mı? İşte size yaşanmış örnekler..

1-Konya’da bir trafik görevlisi, yasak alana park etmemesi için bir vatandaşın uyarmış, akabinde bu duruma kızan sürücü polis memuruna silah çekip ateş etmiştir.

2-Yine başka bir olayda da yurdun başka bir ilinde trafik cezası keserken sürücü tarafından tabancayla ağır şeklide yaralanmıştır.

3-Bir başkası, Konya’da radar uygulaması yapmak için ayrılan ekipte yalnız kalan meşlektaşımızı şehit eden insan gibi.

Polis mesaisi sırasında her tür insanla karşılaşabilir, sizin onur meselesi dahi görmeyeceğiniz bir husus, probleme halini alıp hayatınızı tehdit eden unsura dönüşebilir.

O halde şu sonuca ulaşabiliriz,polis görev aldığı zaman düşük riskte çalışır, herhangi bir olay ihbarı ile de bu durum yüksek riske dönüşebileceği düşünülerek, her zaman teçhizat olarak hazırlıklı olmalıyız.Silahımız,kelepçemiz, her araçta çelik yelek,kask,copumuz,biber gazımız kullanılabilir durumda ve son kullanma tarihi geçmemiş olmalıdır.Belki beylik tabancanıza mesleğiniz sırasında birkez ihtiyaç duyup kullanmanız gerektiğinde, ateş ettiniz sırada ateş almazsa ve bozuksa,bu sizde telafisi olmayan zararlara yol açabilir..

EKİP HALİNDE ÇALIŞMA BİLİNCİNDE EKSİKLİK
Devriye veya ekip kaç kişiden oluşmalıdır?Bir ekip personel güvenliği açısından en az iki personelden oluşmalıdır.Bunun biri irtibat memurudur, diğeri ise irtibat memurunun güvenliğini sağlayan güvenlik memurudur.Bunun yasal dayanağı ise; POLİSİN MERASİM VE TOPULULUKLARDAKİ ROLÜNE VE POLİS KARAKOLLARI TEŞKİLATLANMASINA DAİR TALİMATNAME’sidir. Bu yönetmeliğin 158.maddesidir.

Madde 158-Polis devriyeleri tam teçhizatlı iki memurdan terekküp eder. Ehliyetli memur devriyenin amiridir, sağda yürür.

Yani hiçbir zaman ekip veya devriye tek kişiden oluşmaz;bu şekilde yapılan görevlendirme hem yönetmeliğe aykırı olur hem de personel güvenliğine.Ayrıca buna aykırı yapılan görevlendirme neticesi memurun başına bir olay gelirse,güvenlik zafiyetinden dolayı amir hukuki sorumluluk altına girer.Zaman zaman karakollardan icra işlemleri için avukatın ve ilgili kişilerin güvenliğini sağlamak amacıyla personel görevlendirilir.Personel azlığından genelde tek memur gönderildiği görülmektedir.Kesinlikle bu emir tek başına yerine getirilemez,çünkü bu tür olaylar pimi çekilmiş bomba gibidir, ne zaman patlayacağı belli olmaz.Bir anda tansiyon artar ve yüksek riskli hale gelir.O sebeple görevlendirme yeteri kadar memurla yapılmalı,en az iki kişi olması personel güvenliği açısından gereklidir.

Ekip bir şüpheli olayla veya kişi ile karşılaştığında aralarında en kıdemlisi şahıslarla irtibat kuran memur diğeri ise onun güvenliğini sağlayan memur olarak görev paylaşımı daha önceden yapmalıdır.

Bir başka hayati öneme haiz konu ise, görevliler ile şüpheli şahıslar arasında ne kadar mesafenin olması yani güvenlik alanının muhafaza edilmesidir. Güvenlik alanı ise polis ile muhatapları arasında sağlıklı ve etkili bir iletişim imkanı sağlamakla birlikte;ani saldırıya fırsat vermeyen,saldırıya karşı savunma yapma imkanı sağlayacak ve zaman kazandıracak mesafedir6.

Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre,kişilerin 0-46 cm’lik en yakın alan kişiye ait mahrem mesafe,120-350 cm arasındaki mesafe sosyal alan ve 350 cm’den fazla olan mesafe ise genel alan olarak kabul edildiği tespit edilmiştir7.

Bu tanımlamalardan güvenlik açısından şu çıkarılabilir: irtibat memurunun ellerinde veya üzerinde ilk bakışta uzaktan sizin için tehdit oluşturmayacak vatandaşlarla iletişim kuracağı güvenli mesafe, cepheden iki metredir.Bu arada irtibat memurunun güvenliğini, diğer ekip memuru, şüphelinin veya iletişim kurulanın kol hizasından yaklaşık 4 metre uzağında durmak suretiyle sağlamalıdır.Yani pozisyon büyük ‘L’ harfini andırır.L harfinin kısa ucunda irtibat memuru uzun ucunda güvenlik memuru ve köşede şüpheli durur.Bu pozisyon mesafeleri ve en az iki kişiden oluşan ekip anlayışı, personelin hayatını kurtarır. Nasıl mı? Geçen sene X mezarlığında bir yunus personeli, bıçaklı şahsın kimliğini sormak için yaklaştığında bıçaklanıp,silahı alınıyor ve diğer personelde bu silahla vuruluyor.İşte burada bıçaklı şahısla yunus arasında güvenlik mesafesinin korunmadığı,güvenlik memurunun da arkadaşının güvenliğini almadığı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.Bıçaklı saldırgana kimlik sormasının hiçbir mantığı yoktur,kimlik sorma ancak aranan ve ismi bilinen kişi için geçerlidir.Halbuki burada eşgal bellidir.Şahsın bıçaklı olması durumunda bu iki metrelik

mesafe irtibat memuru için en az beş metreden az olmamalı.Silah çekilip saldırgana yat komutu vermeli, ardından saldırgan size doğru bıçağı çekip hamle yapmaya ve yaklaşmaya başlarsa, belden aşağısına veya kollarına tek ek ateş edilmeli ve etkisiz kılınmaya çalışılmalı,birden fazla atış olacaksa, mutlaka ikinci atışın gerekliliği tutanakta izah olunmalıdır.Bu arada güvenliği sağlayan memur sizin güvenliğinizi mutlaka sağlar durumda olmalıdır.Ekip halinde çalışmak kesinlikle elden bırakılmamalı.Tek göreve çıkmak unutulmalıdır.Hayatta kalmak için mutlaka mesafeler korunmalı ve ekip halinde çalışılmalı.

Basit bir trafik cezası yazılırken veya radar uygulaması yapılırken ekip birliği korunmalıdır.Meydana gelen olaylarda ekip birliği bozulmamış olsaydı,şu anda meslekdaşlarımız hayatta idiler.

6-Mustafa Gedikli,Savunma Taktikleri Orantılı Güç Kullanma Uy,Ankara 2010,s.64

7-Gedikli, a.ge. s.63

GÜVENLİK UYGULAMA NOKTALARININ OLUŞTURULMASI

Şehirlerin giriş,çıkış veya belli bölgelerinde idari mahiyette suçu önlemek ve arananları yakalamak için güvenlik noktaları oluşturulur.Bu ekip en az altı kişiden oluşmalı,ekip içinde irtibat ve yönlendiren memurları,güvenlik memurlarını daha önceden belirlemelidirler.Ekip kesinlikle çelik yelekli kasklı uygulama yapmalıdır.İrtibat memuru, araçlara iki metreden aşağı yaklaşmamalı, güvenlik uzaklığı korunmalı, bağaj kapalı ise şoföre açtırılmalı.Ekiplerde yeteri kadar plastik kelepçe bulunmalı.Eğer haber merkezinden suç konusu bir araç durdurulacaksa,aracın yüksek riskte olduğu kabul edilip,ona göre tertibat alınıp aracın 15-20 metre gerisinden megafonla talimat verilip şahıslar indirilmelidir.Aracın bagajı yaklaşmadan mutlaka kontrol edilmeli,açılabilir kapanlar,dubalar mutlaka bulunmalı,çelik yelekler,kasklar tartışmasız olmalı ve personel bunları giyerek olaya müdahale etmelidir.Yeteri kadar mühimmat olmalı.Uygulama noktaları mutlaka görüşü açık ve hakim noktalara kurulmalı , ekibin güvenliği alınmalıdır.Gece ise mutlaka ışıklandırmalar bulunmalıdır.

Özetle,yukarda saydığımız hususlara uyulursa tam anlamıyla yüzde yüz olmasa dahi silahlı saldırılara karşı personel güvenliği yönündeki riskleri azaltmış olur.Şimdiden eleştirisel olarak bu hususların tam anlamıyla uygulanamayacağı duyuyor gibiyim,ancak unutmayınız ki en ufak bir ihmal hayatınızı kaybetmenize yol açabilir.Hayatta kalmak için güvenlikte zero tolerans.

1–Uludağ Sözlük,internet sitesi.

IP Adresiniz (18.97.14.90) kayıt edilmiştir.