DUYURULAR

3.Snf.Emn.Md. Öğretim Görevlisi Aydın BERDİRHAN’ın 3. Karayolu Trafik Güvenliği Sempozyum ve Sergisi’ndeki bildirim yazısı

16-18 Mayıs 2012 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Trafik Hizmetleri Başkanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Polis Akademisi Başkanlığı, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörlüğü, TÜVTÜRK ve diğer ilgili kuruluşların işbirliği ile düzenlenen ‘3. Karayolu Trafik Güvenliği Sempozyum ve Sergisi’nde; Rüştü Ünsan P.M.Y.O.’da 3.Sınıf Emniyet Müdürü Öğretim Görevlisi Aydın BEDİRHAN’ın ‘ALKOLLÜ OLARAK  TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE  SOKMA SUÇU VE ALKOLLÜ ARAÇ KULLANMA  KABAHATİ ‘ hakkındaki bildiri yazısı için…..

ALKOLLÜ OLARAK  TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE  SOKMA SUÇU VE ALKOLLÜ ARAÇ KULLANMA  KABAHATİ

       *Aydın  BEDİRHAN

             Bu bildirimizde; öncelikle alkollün birey ve davranışları üzerindeki etkisi ortaya konulacak,ardından gerek WHO Dünya  Sağlık Örgütü verileri gerekse Emniyet Genel Müdürlüğü verileri dikkate alınarak  2918 Sayılı Kanun 48.maddesinde  sayılan alkollü araç kullanma kabahatinin suçu önlemedeki başarısı üzerinde durulup, Türk Ceza Kanunu 179.madde 3. fıkrası alkol alarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemi Yargıtay kararları ışığında irdelenecek ve sonrasında iki eylem arasındaki farklar ortaya konarak finalde öneride bulunulacaktır.

Bilindiği gibi, alkol alındıktan sonra birey üzerinde birçok etki yaratmaktadır.Bu sebeple,konumuz açısından alkolün   hangi oranlarda alındığında bireysel davranışlarda olumsuz etki yaratığı hususu öncelikle ele alınacaktır. 

Yukardaki verilerden anlaşılacağı üzere, alkolün etkilerinin 0.2 promilden itibaren başladığı,0.5 promilde(bizde yasal sınır) dikkatin  azaldığı,muhakeme bozukluğunun oluştuğu,0.8 promilde koordinasyon,algı ve muhakemede bozulma,kendini kontrol etme yetisinde azalma olduğu,1 promilde ise sarhoşluğun meydana geldiği,1.5 promilde  ayakta durmada güçlük,konuşmada zorluk ve kekelemenin ortaya çıktığı,bu miktarların üstünde ise hayati tehlike oluşturacak derecede zehirlenmelerin meydana geldiği anlaşılmaktadır.Bu verilerde kullanılan promil,100 mililitre kanda bulunan alkolün, miligram  cinsinden ifadesidir.Yani mg/100ml kan ‘dır.

___________________________________________________________________________

*Rüştü Ünsal PMYO’da 3.Sınıf Emniyet Müdürü Öğretim Görevlisi

Sayılan etkiler kişinin toleransına,aç ve tok olmasına,kilosuna,karaciğer büyüklüğüne,içiş hızına göre de değişebilmektedir.Alkol alındıktan 20 dakika sonra etki etmeye başlamakta ve alımından itibaren bir,iki saat sonra ise maksimum düzeye ulaşmaktadır.Saatte yaklaşık nadir de olsa 25 mg alkol vücuttan atılabilmektedir.Bilimsel ortalama ise  alınan  alkol miktarının saatte % 15’nin  vücuttan atıldığına yöneliktir.Yani birinci ölçümde kanda 100 promil ( 100 mg) ise ikinci saatte 0.85 promile(85 mg) inebilmektedir.

Alkol tolerans gelişmemiş yeni içicilerde çok daha düşük doz alkol alımı, ağır etkiler yaratabilmektedir.Avrupa birliğinin yayınladığı enerji ve kontrol 2006 raporundan anlaşılacağı üzere, yeni ehliyet almış kişilerde yasal sınır, bazı ülkelerde  0.2 promildir. Avusturya, Hollanda,İspanya, Letonya, Yunanistan gibi,yine (0.2),Estonya(0.2),Litvanya(0.4),Polonya(0.2) gibi ülkelerde de yasal sınır 0.5 promil altındadır2.

AB Ülkelerinde Trafikte İzin Verilen Kandaki Alkol Üst Sınırları (EC, 2006Ülke

Trafikte İzin Verilen Kandaki Alkol Üst Sınırları

Avusturya

0,5 g/l (Yeni sürücüler ve C sınıfı sürücü ehliyet sahipleri için < 0,1 g/l)

Belçika

0,5 g/l

Bulgaristan

0,5 g/l

Çek Cumhuriyeti

0 g/l

Danimarka

0,5 g/l

Estonya

0,2 g/l

Finlandiya

0,5 g/l

Fransa

0,5 g/l

Güney Kıbrıs

0,5 g/l

Hollanda

0,5 g/l (Yeni sürücüler için 0,2 g/l)

İngiltere

0,8 g/l

İrlanda

0,8 g/l

İspanya

0,5 g/l (Mesleği araç kullanmak olanlar ve yeni sürücüler için 0,3 g/l)

İsveç

0,2 g/l

İsviçre

0,5 g/l

İtalya

0,5 g/l

Letonya

0,5 g/l (Yeni sürücüler için 0,2 g/l)

Litvanya

0,4 g/l

Lüksemburg

0,8 g/l

Macaristan

0,5 g/l

Malta

0,8 g/l

Polonya

0,2 g/l

Portekiz

0,5 g/l

Romanya

0 g/l

Slovakya

0 g/l

Slovenya

0,5 g/l

Yunanistan

0,5 g/l (Mesleği araç kullanmak olanlar ve yeni sürücüler için 0,2 g/l)

 

Sonuçta çok küçük dozlarda alkol alınması, bireyin davranışlarını etkileyerek araç kullanma kabiliyetini olumsuz etkileyebilmekte ve trafik güvenliği de tehlikeye sokabilmektedir. 

Adli tıp uzmanları tarafından,alkolün yan etkilerinin başladığı ve sürüşün olumsuz etkilerinin görüldüğü düzey, sıklıkla 30-40 mg/dl olarak bildirilmektedir (0.30-0.40 Promil)
Tolerans gelişmemiş bireylerde 20 mg/dlgibi düşük kan alkol düzeylerinde bile sürüş becerilerinin olumsuz etkilenebildiği saptanmıştır.
Risk artış oranı ile alkol düzeyi arasındaki ilişki ise araştırma sonuçlan arasında farklılık olmakla birlikte alkol düzeyinin artışı ile risk artışının paralel gittiği konusunda tüm araştırmacılar hem fikirdir. Kaza riskinin  40 mg/dl     üzerinde belirgin  olarak arttığı bilinmektedir3.

Alkollü araç kullanma ile ilgili Adli Tıp Kurumu 5.İhtisas Dairesi’nin kararları : ‘.. 30 mg/dL ve altında alkol düzeyinde olan bireylerin aksi ispatlanmadıkça güvenli sürüş yeteneklerinin bozulmadığının kabulü gerektiği yönündedir. Kurul 101 mg/dL üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin ise bunun tam aksine bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduğunu ve bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin hemen tümünün emniyetli sürüş yeteneğinin olumsuz olarak etkilendiğinin kabulü gerektiği.4’şeklindedir.         

Konuya alkollün suçlar üzerinde etkisi açısından yaklaşan Dünya sağlık örgütü aşağıdaki verileri tespit etmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun Türkiye dahil 30 ülkeyi ihtiva eden araştırmaya göre olaylarda alkolün etki yüzdeleri5:

Olay

Yüzde (%)

Cinayet

85

Boşanma

80

Eşler Arası Şiddet

70

Tutukluluk

78

Serserilik

70

Mala yönelik suçlar

77

Hırsızlık ve yankesicilik

71

İşe Gitmeme

60

İntihara Teşebbüs

90

Irza tecavüz

50

Trafik Kazaları

70

Akıl hastalıkları

60

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünya Sağlık Örgütü verileri alkolün suçlar üzerindeki etkilerini ortaya net bir şekilde koymaktadır.Meydana gelen kazaların % 70’i alkol kaynaklı kazalardır.

Emniyet Genel Müdürlüğü internet sitesinde veriler aşağıdaki gibidir:

 

Ülkemizdeki duruma gelindiğinde,Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan  alkollü araç kullanma sebebiyle sürücü belgesi geri alınanların  istatistiki verileri, durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. 2001 yılında sayı 80.347 iken 2010 yılında  139.844 olmuştur.Yani nerdeyse iki katlık bir artış sözkonusudur.

Şuana kadar alkol alımının, sürücü üzerindeki etkileri,hangi miktarlarda alındığında güvenli sürüşü etkileyebileceği hususuna ilişkin adli tıp uzmanlarının görüşleri ve alkol etkisiyle işlenen haksız fiillerin gerek evrensel gerekse yerel istatistiki verileri ışığında,  2918 Karayolları Trafik Kanunu 48. maddesi alkolü araç kullanma kabahati ile Türk Ceza Kanunu 179-3.hükmü Alkol etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu hukuksal  olarak incelenecektir: 

A-2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanun’un 48.maddesi ; 

Alkollü içki, uyuşturucu veya keyif verici maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı: 

Madde 48 – Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin kara yolunda araç sürmeleri yasaktır. 

(Değişik: 8/1/2003 – 4785/3 md) Uyuşturucu veya keyif verici maddelerin cinsleri ile alkollü içkilerin etki dereceleri ve kandaki miktarlarını tespit amacıyla, trafik zabıtasınca teknik cihazlar kullanılır. Tespit usulleri ve muayene şartları, Sağlık Bakanlığının görüşüne uygun olarak hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir.

Bu madde hükmüne uymayan sürücüler derhal araç kullanmaktan men olunur.

Adıgeçen Kanun’un 48. maddesi,  alkol almak suretiyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş sürücülerin yönetmelikte belirtilen kandaki alkol miktarını aşması durumunda yaptırıma uğrayacaklarını düzenlemektedir.Bu amaçla Karayolları Trafik Yönetmeliği çıkarılmış ve 97. maddesinde 0.50 promil üstü alkol   almış sürücülerin  araç kullanmaları yasaklanmıştır.Eğer  toplu ulaşım aracı sürücüleri ve yük taşıyıcıların alkol alması yasaklanmıştır.Taksi,otobüs,kamyon şoförü gibi.

Bu kabahatin oluşması için sürücülerin 0.51 promil ile araç kullanmaları yeterlidir.Zira alkol etkisiyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetme sınırı yönetmelikle 0.51 promil belirlenmiştir.O halde kanun kapsamında güvenli sürüş yeteneği nedir sorusuna cevap vermek maddeyi hukuksal olarak algılamamızı kolaylaştıracaktır.Güvenli sürüş yeteneği sürücünün araç kullanırken kendine bağlı olan özellikleridir.Dikkati,çevikliği,görmesi,refleks,muhakeme yapma gibi.Bir sürücüden, araç kullanırken ani karar vermesi,fren yapması,önüne aniden fırlayan birine veya araca çarpmamak amaçlı fren yapması,manevra yapması,ayna kontrolü,ışıkları,levhaları görüp hızlı bir şekilde algılayıp kararvermesi,öndeki aracı mesafeli şekilde takip etmesi,keskin virajları algılaması,görmesinde problem olmaması,cisimleri iyi seçmesi beklenmektedir.Alkol ile birlikte bu sayılan nörolojik ve oftalmolojik  özellikler zayıflamakta  ve alkol oranına bağlı  tamamen geçici kaybolabilmektedir.   Kısacası sürücüde  sayılan hallerin alkol etkisiyle  yapılamaması durumu ortaya çıktığında güvenli sürüş yeteneği kaybedilmiş sayılmalıdır.Ancak bu haldeyken trafik güvenliğini yani başka sürücüleri etkilememesi gereklidir.Yani alkollü iken sürücünün alkol almasına rağmen dış alemce hal ve hareketlerinde bir anormallik gözlenmemesi bunun ancak kontroller sırasında ortaya çıkma durumudur.Lakin aşağıda izah olunacağı üzere  Yargıtay içtihatına göre 100 ve üstü promil artık TCK 179-3 kapsamında değerlendirilmektedir.Bir sürücünün sürüş yeteneğini kaybedip kaybetmediği öncelikle zabıtanın yapacağı ölçümle yapılmalı itiraz vaki olduğunda  mutlaka uzman bir raporla değerlendirilmelidir.Sadece ağzı alkol kokuyor,şarhoştur ibaresinden daha ziyade nörolojik ve oftalmolojik muayene yapılarak bilirkişi raporu düzenlenmelidir.İtiraz yok ise  ve sürücünün kendi başına sağlık kuruluşuna gidip kan tetkiki yaptırması Danıştay tarafından da kabul görmemektedir.

Makalemizin başında   ifade etiğimiz gibi,Adli tıp kurumu kararına göre 30 promil altında kişinin sürüş yeteneğinin kaybolduğu aksi ispat edilmedikçe kabul edilmemektedir.Yani 30 promilin üstü, kaybetmiş sayılmakta,altında değerlerde ise mutlaka bir uzman raporu gerekmektedir.Unutulmaması gereken bir noktada  alkol toleransı gelişmeyen kişiler için 0.20 promil gözden kaçırılmamalıdır.Bu şahıslar özellikle giyimlerinin düzgün,dağınık olup olmadığı yönünde değerlendirilir,doğum tarihi,oturduğu adres,haftanın hangi gününde olunduğu sorulup cevap vermesi,iki el işaret parmak uçlarını  birbirine değdirmesi, düz bir cizgi çizilip hatta üzerinde yürümesi,kendi etrafında dönmesi, ikamet adresini bir kağıda yazması talep edilir.Bu hareketlerde duraksama,denge bozulması,yavaş yavaş yürümesi,günleri hatırlamaması  veya geç cevap vermesi,ceket düğmesini zor iliklemesi gibi durumlar gözlemlendikten sonra pozitif bulgular çıkması halinde 30 promilin altındaki sürücüler, adli tıp uzmanına gönderilerek güvenli  sürüş yeteneği  yönünden muayene ettirilir.

Hukuksal olarak,2918 Sayılı Kanunun 48-1 ve 2 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde,  alkol etkisiyle sürücünün sürüş yeteneğini kaybetmiş bir şekilde araç kullanmasını ilk fıkra  yasaklamıştır.İkinci fıkra ise  sürüş yeteneğini ortadan kaldıran alkolün etkilerinin ve kandaki oranının zabıta tarafından cihazlarla belirlenebileceğini hüküm altına alınmıştır.Yürütmeye de yönetmelik yapma yetkisi vermiştir.

Yürütme, kandaki alkol oranının nasıl tespit edeceğini yönetmelikle belirlemiştir.Ancak bunun yanısıra  yine yönetmelikle  0.50 promil yasal sınırını koyarak adli tıp kurumunun güvenli sürüş yeteneğini kaybetme için belirlediği 0.30 promil sınırının üstünde bir limit belirleyerek, yasada geçen güvenli sürüş yeteneğini yitirme durumunu kanuna aykırı olarak kısıklamıştır.Bu  ise düzenlemeyi hukuka aykırı hale getirmektedir.Halbuki yapılması gereken; güvenli sürüş yeteneği kaybetme kavramının ne olduğu hususunda   Adli Tıp Kurumu  gibi uzman kuruluşlardan görüşler  alınıp yüksek yargı içtihatları ile    değerlendirip elde olunacak bilgiler  Teşkilata  bir genelgeyle duyurulmalıydı.

Diğer bir ifade ile, “Alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişi” kriterinin yönetmelikte yok sayılmış olmasının, hukuken mümkün olmadığı ve bu sebeple, 0.50 promil miktarını belirleyen yönetmelik hükmünün geçersiz olduğu, ..Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2003 gün ve 2002/8011 esas, 2003/588 sayılı kararı ve bu karanı onaylayan Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna 02.03.2005 tarih ve 2005/11-81 esas, 2005/118 sayılı kararından anlaşılmaktadır…Karar şu şekildedir: 1-Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2003 gün ve 2002/8011 esas, 2003/588 sayılı kararında  “Kasko Sigorta Genel Şartları’nın A. 5-5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesine göre, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç kullanması yasaklanmıştır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK’nın 48. maddesinin ilk fıkrasında (alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayollarında araç kullanmaları yasaklanmış) olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin … maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarını ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesi, yasal dayanağı bulunmadığından geçersizdir. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde poliçede genel şart olarak kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün etkisi kişilerin bünyesine göre değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Nitekim, dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde  görülmemiş  ve  davalı  sigortacı  vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün

bozulması gerekmiştir…’ gerekçesiyle  yerel mahkeme kararı bozulmuştur9.

Özetle, Adli Tıp Kurumu’nun güvenli sürüş yeteneğiyle ilgili kararlarının alkollü araç kullanmada baz alınması  ve istatistiksel olarakta 0.50 promil oranının kabahat sayısını düşürmediği aksine arttığı olgusuyla beraber ,bu orandan  vazgeçilerek kanunun öngördüğü güvenli sürüş yeteneğini kaybetme anlayışına dönülmesi tavsiye edilmektedir.

B-Trafik Güvenliğini  Tehlikeye Sokmak

179.Madde  3.Fıkrası:

(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.(iki yıla kadar hapis) 

            Maddenin gerekçesinde bu fıkra şu şekilde gerekçelendirilmektedir;… Maddenin üçüncü fıkrasında, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. 

            Maddenin herhangi bir yerinde veya kanunda trafik güvenliği tanımı yapılmamış ve hangi hal ve hareketlerin trafik güvenliğini tehlikeye sokacağı belirtilmemiştir.Ancak trafik ve güvenlik kavramlarından yola çıkarak bir tanım yapılabilir.Trafik 2918 Sayılı kanuna göre yayaların,araçların,hayvanların karayolu üzerindeki hal ve hareketleridir.Güvenlik ise, Türk Dili Kurumu Sözlüğü’ne göre toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyettir.O halde Trafik Güvenliği,karayolu üzerinde toplumun hal ve hareketini düzenleyen trafik kurallarının aksamadan yürütülmesi ve oluşan bu düzen içinde bireylerin korkusuz ve emniyetli bir şekilde yaşaması durumudur.Yani kamuya mahsus olan yollarda trafik kanunlarının hüküm sürerek toplumsal hayatı düzenlemesi ve böylece bu düzen içinde bireyin can ve mal emniyetinin korunmasıdır.Bildiğimiz gibi,karayollarında uyulması gereken kuralları, Karayolları Trafik Kanunu düzenlemektedir.Kurallara uymamak yaptırıma bağlanmıştır.Bu bilgiler ışığında alkol etkisiyle araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye düşüren kişi 179-3 fıkrası usulünde cezalandırılacaktır.

Bu suç soyut bir suçtur.Yani hareket sonucu zararın doğması beklenmez.Sadece kanunda öngörülen hal ve hareket içinde olmak suçu işlemek için yeterlidir.Bu noktada kanunda geçen emniyetli sözcüğünün neyi ifade ettiğinin bilinmesi gerekmektedir.Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre  emniyetli,güvenilir,inanılır demektir.Karayollarında tüm  bireylerin kurallara uygun hareket  ve trafik güvenliğini tehdit etmemesi gerekmektedir.İşte bundan dolayıdır ki tüm sürücülerden hem kendi can ve mal emniyeti hem de başka sürücülerin mal ve can emniyeti açısından  tüm kurallara uyması beklenmektedir.Örneklendirecek olursak, kırmızı ışık yandığında durmak,geçiş sırasında geçiş yapana yardımcı olmak,hız sınırlarına uymak,uzun farlarını karşıdakinin gözünü alacak şekilde sürekli yakmamak,dönüş kurallarına uymak,şerit değiştirirken  işaret vermek ve şeritleri kontrolsüzce değiştirmemek,ters yola girmemek,trafik ışıklarına ve zabıtasına uymak,geçmenin yasak olduğu yerlerde geçmemek,kavşaklarda ray üzerinde giden araçlara öncelik vermek,gidişe ayrılan sol şeridi sürekli işgal ederek geçişi engellemek,taşıt kullanma süresi olanlar bu süre dolmasına rağmen aracı kullanmaması(otobüs,kamyon gibi),yolda zik zak yapmamak,araçtan yola çöp dökmemek,yol işaret ve bordür taşlarına çarparak seyretmemek,tek taraflı olarak  kaldırıma çıkmamak,hasarlı trafik kazası yapmamak gibi. Yani sürücü alkol aldığında karayolu üzerinde yukarda sayılan hal ve hareketlerin aksini yaparak trafiği tehlikeye sokarsa Türk Ceza Kanunu 179-3 maddesince cezalandırılabilecektir.Ama her somut olaya rastlayan kolluk, mutlaka sürücünün bu durumlarını tutanağa  geçirmelidir.

KonuyuYargıtay İçtihatlarıyla değerlendirmek,suç soruşturması açısından olayın delillendirilmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından önem taşımaktadır.Bu sebeple önemli bazı içtihatlar aşağıda verilmiştir.

1- Sanığın kullandığı aracıyla seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek aracını tarla içine devirip maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiği olayda, olay tutanağına göre, sanığın alkollü olduğu ayakta durmakta zorluk çektiği, alkol ölçüm cihazına üflemesi istendiğinde bağırıp çağırdığı, ayakta tek başına durmakta zorlandığı, ikna sonucu yapılan ölçümde de 169 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, bu oluş itibariyle sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunun unsurları oluştuğu (2.CD 12.2008.Esas No:2008/38548 Karar No:2009/47290

2-193 promilli alkollü olan sanığın,  sevk ve idaresindeki motosikletle  köy yolunda seyir  halinde iken, önündeki araca çarparak kişilerin  maddi hasara sebebiyet vermesi fiili, sanığın alkolün etksindeyken araç kullanma suçunu oluşturur.(2.CD 15.11.2006 tarihli ve  3902/18319 sayılı içtihadı)

3- Tutanak tanığı polis memurlarının çeşitli aşamalarda değişmeyen ifadelerinde seyir halinde olan ve sanığın kullandığı aracı durdurduklarında sanığın alkollü olduğunu tespit ettiklerini söylemeleri, tutanak tanığı Y.K :G ‘nin araç kullanırken zik zak çizdiğini belirtmesi ve aldırılan doktor raporuna göre sanığın 180 promil alkollü olduğunun anlaşılması karşısında, tutanak tanıklarının ifadelerine neden itibar edilmediği açıklanıp tartışılmadan, olay sırasında aracı kendisinin kullanmadığına dair sanık savunması ile savunma tanıklarının birbiriyle çelişkili ifadelerine dayanılarak yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi, hukuka aykırıdır (2.CD 26.01.2010  tarihli ve Esas No : 2009/763  Karar No : 2010/1298 sayılı içithadı)

4-Olay tutanağında sanığın süratli bir şekilde araç kullandığı belirtilmişse de süratinin ne olduğu konusunda somut bir bilgi veya belge bulunmadığı gibi, olay yerine çağırılan trafik görevlilerince sanık hakkında yalnızca 1.56 promil ile alkollü araç kullanmak ve araçta yaptırdığı değişikliği tescil ettirmeden araç kullanmak eylemleri nedeniyle idari yaptırım uygulanmış, süratli araç kullanmak ile ilgili bir işlem yapılmamıştır. Bu nedenle sanığın yalnızca alkollü araç kullanması nedeniyle cezalandırılmasına olanak bulunmamaktadır. Yerel Mahkemece, suçun unsurlarının oluşmadığı nazara alınmadan sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi yasaya aykırıdır.(C.G.K 2007-2-103 Esas ve 2007-111 Karar,22.05.2007)

Bu  karar devamında,..Gerek maddenin somut olayda uygulanan 3. fıkrası, gerekse madde gerekçesi incelendiğinde görüleceği üzere, yaptırım altına alınan eylem, alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle  emniyetli bir şekilde  araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanmasıdır. Bu suç kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmayıp, kişinin bu halde emniyetli şekilde araç kullanamayacağını bilerek araç kullanması gerekmektedir. Kişinin emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun her somut olayda saptanması zorunludur. Bir başka anlatımla, alkol veya uyuşturucu madde kullanılmasına rağmen kişinin emniyetli bir şekilde araç kullanabildiği hallerde bu suçun oluşması olanaksızdır.

..Görüldüğü gibi, dosya kapsamından sanığın 1.56 promil ile  alkollü olarak araç kullandığı sabit ise de emniyetli bir şekilde araç kullanamayacağına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır. Her ne kadar olay tutanağında sanığın süratli bir şekilde araç kullandığı belirtilmişse de süratinin ne olduğu konusunda somut bir bilgi veya belge bulunmadığı gibi, olay yerine çağırılan trafik görevlilerince sanık hakkında yalnızca alkollü araç kullanmak ve araçta yaptırdığı değişikliği tescil ettirmeden araç kullanmak eylemleri nedeniyle idari yaptırım uygulanmış, süratli araç kullanmak ile ilgili bir işlem yapılmamıştır. Akabinde hastaneye götürülen sanığın, ileri derecede alkollü olduğuna ilişkin rapor düzenlenmiş, ancak emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak halde olduğuna ilişkin olarak uzman hekim tarafından verilmiş bir rapor da bulunmamaktadır. 

     Bu kararda kurul başkanı aşağıdaki gerekçe ile muhalif oyu kullanmıştır;

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı, Konu ile ilgili olarak Başkanlığımızca yapılan araştırmada, Adli Tıp Kurumundan son uygulamalarına ilişkin rapor örnekleri getirtilmiştir. Bu raporların kapsamından Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca 1.00 promil sınırının bu suçlarda ölçüt olarak kabul edildiği ve üzerinde bir değer saptandığında bu kişilerin her halükarda güvenli araç kullanamayacaklarının belirtildiği, bu değerin altında ise bazı tıbbi saptamalar yapılması gerektiğinin ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.

Somut olayda sanığın 1.56 promil alkollü olduğunun saptanmış olması karşısında, CTY. nın 179/3. maddesindeki suçun unsurları oluşmuştur. Bu nedenle haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir. görüşüyle;

Diğer Kurul Üyeleri de bu görüşe katılarak karşı oy kullanmışlardır.

5-Sanığın alkolün etkisiyle emniyetli bir biçimde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olup olmadığına ilişkin dışa yansıyan davranışları bakımından tutanak düzenleyicilerinin dinlenilmesi ve sanığın aldığı belirtilen 2,36 promil alkolün olay sırasında emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare etme durumunu etkileyip etkilemeyeceği konusunda konunun uzmanlarından görüş alınmasından sonra sonucuna göre, hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir.( 2.CD,E:2008-10125,K;2008-15014,07.10.2008)

Yargıtay’ın verdiği içtihat kararlarına göre,sadece alkollü araç kullanmayı trafik düzenini tehlikeye koymak olarak nitelendirmemiş,aynı zamanda emniyetli bir şekilde araç kullanmamaya yönelik kolluğun gözlemlerine ve sürücünün somut eylemlerine ihtiyaç duymuştur.Yani olaya müdahale eden  görevliler, kişi alkollü ise kişinin davranışlarını not etmeli,yolda zik zak mı yaptığını, sollamayı yanlış mı yaptığını, dur ikazına uymadığını mı, ayakta durup duramadığını,alkolü metreye üflemeyi reddettiğini tutanaklara mutlaka geçirmelidir.Zira Yargıtay kişinin alkolün ne kadar tesirinde kaldığını  ancak dışa yansıyan davranışları,promil ölçümleri ve hekim raporuyla tespit edebilmekte ve suçun işlenip işlenmediğine böylece karar verebilmektedir.

Özetle,Yargıtay sadece şahsın alkollü olmasını dikkate almamakta,emniyetli sürüşü etkileyen  hal ve hareketlerinde tutanaklarda ifade edilmesini istemektedir.

Ancak 2011 yılı 10. ayında Yargıtay 12.Ceza Dairesi  içtihat değişikliğine giderken Adli Tıp 5. İhtisas Dairesi’nin son verdiği raporları dikkate alarak yeni bir anlayışa imza atmıştır.5.İhtisas Dairesi 100 promil oranında kanında alkol bulunan kişinin emniyetli araç kullanamayacağına karar vermiştir.Bunun için herhangi bir dışa yansıyan davranışın bulunmasına gerek olmadığını ifade etmiştir.Bundan böyle karayolunda 100 promil ve üstü alkol oranıyla araç kullananlar TCK 179-3 fıkrasına göre soruşturulacaktır.Hatta bu değer ve üstündeki promil miktarları için kandaki oran tıbbi olarak sabitse,  İhtisas Dairesinin raporuna dahi ihtiyaç duyulmayarak mahkumiyetine karar verilecektir.Sözkonusu kararlar aşağıdaki gibidir;

12. CEZA DAİRESİ

E. 2011/5144
K. 2011/2755
T. 11.10.2011

ÖZET:Trafik görevlileri tarafından yapılan yol kontrolü sırasında durdurulan sanığın, 121 promil alkollü olduğunun tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu’nun benzer olaylarla ilgili olarak verdiği bilimsel görüşlerinde, 100 promil ve üzerindeki alkol miktarının güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldırabilecek nitelikte olduğunu belirtmiştir. TCK’nun 179/3 maddesinde düzenlenen suç soyut tehlike suçu olup, alınan alkolün etkisiyle güvenli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğu halde trafikte araç kullanma, bu suçun oluşumu için yeterlidir.

…. Adli Tıp Kurumu’nun benzer olaylarla ilgili olarak verdiği bilimsel görüşlerinde, 100 promil ve üzerindeki alkol miktarının güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldırabilecek nitelikte olduğunun belirtilmesi ve 5237 Sayılı TCK’nun 179/3 maddesinde düzenlenen suçun soyut tehlike suçu olup, alınan alkolün etkisiyle güvenli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğu halde trafikte araç kullanmanın bu suçun oluşumu için yeterli olması karşısında, sanığa yüklenen suçun unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden, sanığın mahkumiyeti yerine yasal olmayan gerekçelerle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

T.C.
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ

E. 2011/5656
K. 2011/3668
T. 25.10.2011

ÖZET : Alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün, 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin bilimsel olarak kabulü gerekir. 164 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki Adli Tıp Kurumundan görüş alınmadan mahkumiyet hükmü kurulması nedeniyle bozma öneren görüşe iştirak edilmediği dikkate alınmalıdır.

Alkollü araç kullanmayla ilgili 12. Daire’nin aldığı ve temeli bilime dayanan bu kararın alkollü araç kullanmayı bir nebzede olsa önleyeceği kanısındayım.Bundan böyle kolluk, alkolmetre ile tespit ettiği 100 promil ve  üstü sürücüler hakkında  TCK 179-3’e göre işlem yapacaktır.Ancak bu ölçümde sadece alkolmetre ile yetinilmemeli ve alkol düzeyinin saatte % 15  düştüğü dikkate alınarak, delil açısından acil hal oluşması sebebiyle savcının  izniyle kan testi  de yaptırılmalıdır.Kan alma işlemi ise CMK hükümlerine göre gecikmeksizin yapılmalıdır.

Diğer bir sorun ise, 100 promilin altında kalan alkollü sürücüler için ne yapılacaktır?

Adli Tıp 5. İhtisas Dairesi  bir kararında bu konuya   değinmiştir: ..emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olmayı irdelereken,tıp verilerine göre,kanda alkol düzeyindenin 0.50 promili geçmesi ile bireysel derece farklılıkları olmakla birlikte,sürücülerde kan alkol düzeyinin artışına paralel olarak artan derecelerde,aracı,güvenli sevk edebilmek için gerekli olan dikkat düzeyinde azalma,refleks aktivite hızında düşme, doğru karar verebilme yeteneğinde ve psikomotor koordinasyon kapasitesinde azalma olacağından,kaza sırasında 0.70 promil olan failin kazada  kusurlu davranışı  olmasının beklenebilceği,ancak dava konusu kazadan hemen sonra NÖROLOJİK,OFTALMOLOJİK VE DAHİLİ MUAYANE BULGULARINI İÇEREN HEKİM MÜTALAASININ OLMAMASI SEBEBİYLE kazanın salt alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediğine ilişkin tıbben bir yorum yapılayamayacağına işaret etmiştir7.

Yine 2.Dairenin 2007 /7802-11387  başka bir kararında; “Sanığın 0,68 promil alkollü olarak kırmızı  ışıkta duran araca arkadan çarpması şeklinde gelişen olayda,sanığın 5237  TCK’nın 179/3.   maddesi      aracılığı     ile     a y n ı     Kanunun     179 /2. maddesi uyarınca

cezalandırılmasına karar verilmiştir.5237 s a y ı l ı TCK’nın 179/3. maddes i n d e  b e l i r t i l e n  t r a f i k  güvenliğini  tehlikeye sokma suçunun oluşması   için,kişinin alkol ya da uyuş- turucu   madde  etkisiyle  v e ya  başka  bir nedenle emniyetli bir şekilde ar araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına karşın  araç kullanması gerekir . Sanığın aldığı  alkolün etkisiyle ,emniyetli bir şekilde araç kullanıp kullanamayacağı  yönünden konunun uzman bilirkişi veya Adli Tıp Kurumundan,tıbbi yönden rapor alınıp sonucuna göre karar verilmelidir.

Bir başka 2. Daire Kararında;Sanığın savunmasına göre olay sırasında arkasından gelen motosikletin  kendi motosikletine arka soldan çarpması neticesi yaralandığı,yapılan ölçümde 0.51 promil alkollü olduğu anlaşılmakla,trafik ceza tutanağını tutan polis memurlarının dinlenerek sanığın dışa yansıyan davranışları hakkında bilgi alındıktan sonra bir karara varılmalıdır.(E:2007-4157,K:2007-5361)

Sözkonusu üç karardan şu çıkmaktadır.100 promilin altında kanında alkol bulunan sürücülerin,emniyetli sürüş yapamadıklarına yönelik dışa yansıyan eylemleri,konuşması,ayakta duramaması,zik zak yapması,ışıkta durmaması,direnmesi,alkolmetreye üflemmesi gibi hususlar  tutanağa geçirilecek,ancak mutlaka bir uzman bilirkişi tarafından  aldığı alkolün emniyetli sürüş yeteneğini etkileyip etkilemediği de ortaya konacaktır.Örnekte olduğu gibi kanında 0.68 promil bulunan motosiklet sürücüsü kırmızı ışıkta bulunan araca arkadan çarpmış ancak yine de emniyetli sürüşün alkolden etkilendiği uzmanca araştırılmamasından dolayı karar bozulmuştur.Uzman ise sürücüyü harici,nörolojik ve oftalmolojik incelemeden  geçirerek karar verecektir.

Trafik güvenliğini tehlikeye düşürmek suçu için kanunda öngörülen bir  promil oranı bulunmamaktadır.

Kolluk yaptığı kontrollerde, alkol oranı  0.50 promilin altında olan sürücünün dışa yansıyan hareketlerini gözlemleyip  raporlayacak ve uzman bilirkişiden de alkolün emniyetli sürüş yeteneğini etkileyip etkilemediğine ilişkin rapor alarak delil toplayacaktır.Unutmamak gerekir ki bu safhada  mutlaka C.Savcısının talimatı ile hareket edilmelidir. Maddi trafik kazasında arkadan çarpan şahıs 0.40 promil alkollü ise bu kazanın meydana geldiği olay yerine varan ekip derhal sürücü hal ve hareketlerini gözlemlemelidir.Acaba ayakta durabiliyor mu,konuşması düzgün,kendilerine bir mukavemet var mı gibi?Ardından bu gözlemlerini tutunağa döküp,C.Savcısına haber verecek ve yazılı izniyle  doktor raporuna sürücüyü götürecektir..Zira daha önce belirttiğimiz gibi her şahsın alkole karşı toleransı değişiktir.İlkkez alkol alan sürücü bazen 0.30 promilde bile dikkat eksikliğine uğrayabilmektedir.

Neticede,kontroller sırasında 100 promil  ve üstü  kanında alkol bulunduranlarla ilgili TCK 179-3 göre işlem yapılmalı ve  kandaki alkol miktarı kesinlikle net olarak tespit edilmelidir.100 promil altında ise  emniyetli sürüş yeteneğini etkileyen alkol  alan şahsın dışa yansıyan hal ve hareketleri  tutanağa geçirilerek uzman raporu ile de durum desteklenmelidir.

Yargıtay  Dairelerinin faklı zamanlarda verdiği bu farklı içtihatlar ne olacaktır?  Yargıtay Kanunu 45. Maddesine göre,içtihatların birleştirilmesi gerekmektedir.Bu süreç gerçekleşene kadar kolluk  en son içtihata göre işlem yapacaktır.

Dikkat   edilmesi gereken bir konuda trafik güvenliğini tehlikeye düşüren sürücü hakkında TCK 179-3’ ten işlem yapılmışsa  ayrıca 2918 Sayılı Kanunda öngörülen alkollü araç kullanmaktan işlem yapılmayacaktır.Zira 5326 Kabahatler Kanunu 15 maddesi aynı eylem  sebebiyle suç işleyenlerin kabahatten dolayı haklarında  işlem yapılamayacağını düzenlemektedir.Şayet Savcılık Takipsizlik vermişse ve zaman aşımına uğramamışsa Kabahatten işlem yapılmasını sağlayacaktır.

Gelelim,gerek trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçu gerekse alkollü araç kullanma kabahatinin tespiti  sırasında alkolün nasıl ölçüleceği hususuna:Güvenlik kuvvetlerince yapılan Trafik denetlemelerinde nefeste yapılan alkol ölçümleri el tipi alkolmetre cihazları ile yapılmaktadır. Nefesteki alkol yoğunluğunun tespit edilmesinin usulü: Ciğerde, nefesle alınan hava ile, kılcal damarlardaki kan karşılaşır ve nefes verme sırasında kandaki alkolün bir kısmı nefesle, verilecek olan havaya geçmektedir. Bununla birlikte, nefesteki alkolün yoğunluğu “zamana bağlı” olduğu için, kılcal damarlarda bulunan kandaki alkolün yoğunluğunu, aynen yansıtmamaktadır.Doğruya yakın bir ölçme yapılabilmesi için, nefes örneğinin en son içme anından sonra, en az yirmi dakika geçtikten sonra alınması gerekmektedir. Ağızda veya dişler arasında kalmış bulunan alkol de ölçümü etkileyeceği için, değerlerin yüksek çıkması kaçınılmazdır. Alkol içildikten sonraki birinci saat içinde yapılan ölçümlerde, nefesteki alkol miktarı, kandakine nazaran daha yüksek çıkmaktadır. Adli açıdan ceza muhakemesine delil olabilecek bir ölçmenin 10 dakika kadar izleme süresinden sonra

tekrarlanması gerekmektedir.Nefes örneği üzerinden teknik cihaz ile yapılan tespit; usulüne uygun yapılmadığı, iki defa tekrarlanmadığı ve ölçümü yapan alet iyi ayarlanmadığı ve teknik özellikleri bakımından gelişmiş teknolojiye uygun olmadığı hallerde, hatalı sonuçlar verebilmektedir.Bunlar kullanıldığında kontrole gelen şahıslar deodorant yada sprey kullandıklarını, yüzlerine kolonya sürdüklerini söyleyerek itiraz edebilirler. Yapılan çalışmalar deodorant ve spreylerin cihazları en çok 30-60 saniye ve düşük oranlarda etkilediğini göstermiştir. Yüze kolonya sürülmesiyle 1-2 dakika içinde cihaz 0.20-0.30 promil (% 20-30 mg) alkol göstermekte, 3-4 dakika içinde etkisi kaybolmaktadır. Aseton cihazı etkilememektedir. Gargara yapıldığı iddia edilen durumlarda bilinmesi gereken, ağzın % 70 lik alkolle bile çalkalandığında yaklaşık 15 dk içinde cihazın sıfırlanacağıdır.Ekspirasyon (Soluk verme) havasındaki alkolü kalorimetrik özelliklerinden yararlanarak belirleyen ve kan alkol düzeyi olarak sonuç veren bu yöntemin, fazla hassas olmadığı ve hata payının olduğu yönünde itirazlar olmasına karşın, yasal sınırın çok üstünde alkol alan sürücülerin belirlenmesinde yeterli bir yöntemdir. Kuşkusuz yasal sınıra yakın bir düzeyde alkol alınımı belirlenmiş ise, bu olgularda ayrıca kan analizinin de yapılması gerekirCeza muhakemesinde delil olarak kullanılacak olan verilerin, kan örneğine dayanması tercih edilmelidir…Cihaz, günlük veya haftalık olarak kalibrasyonunu otomatik olarak yapmalıdır.Cihaz otomatik olarak kalibrasyon yapma özelliğine sahip değilse haftalık kalibrasyonunun manuel olarak yapılması gerekir. Şayet haftada 300 testten az ölçüm yapılıyor ise 300 testten sonra cihaz mutlaka kalibrasyona tabi tutulmalıdır. Alkolmetrenin tam net sonuç vermediği kandaki         alkol durumuna göre yüksek sonuçlar verdiği sonucuna varılmaktadır.

            Kolluk görevlileriyle yaptığım görüşmelerde alkol ölçen görevlinin,  telsizle konuşma  yapmasının alkolmetreyi etkilediği ve hızlı bir şekilde yükseldiği,böylece yanlış ölçüm yapılabildiği ifade edilmiştir.Yapılan ölçümler sırasında ölçüm yapan görevlinin telsizle konuşma yapması önerilmektedir.

Kolluğun uygulamada karşılaştığı bir  problem de alkollü sürücülerin alkol metreye üflememeleri ve kan tespitini yaptırmak istememeleridir.Bu pozisyonda kolluğa güçlük çıkaran sürücünün  sergilediği davranış, Türk Ceza Kanun 179-3’teki suçun araştırılması için yeterli bir delildir.Zira alkolün etkisiyle kolluğa güçlük çıkarmakta ve araştırılması için gerekli şüpheyi üzerinde toplamaktadır.Bu tavrı emniyetli araç kullanmadığını gösteren  dışa yansıyan somut bir bulgudur.Bu açıdan derhal C.Savcısına haber verilerek ve seri hareket edilerek yazılı izinle alkol ve idrar testi yapılmalıdır.

Sonuç olarak;

1-Alkolün birey üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu,özellikle alkollü araç kullanma durumunda az miktarlarda da olsa bireylerin dikkatini,kararverme sürecini ve görme duyusunu etkilediği,yeni sürücülerde bu riskin daha da arttığı,

2-Gerek  Dünya sağlık örgütü verileri gerek Emniyet Genel Müdürlüğümüz verilerine göre yasal sınır olan 0.50 promil  oranının suçu önlemede yetersiz kaldığı,kabahatin oluşmasında bu sebeple kanunda öngörülen güvenli sürüş yeteneğinin kaybedilmesi hukuksal kavramının kıstas alınması,

3-Adli Tıp 5.İhtisas Dairesi kararlarına  göre tolerans gelişmemiş bireylerde  0.20 promilde dahi sürüş yeteneklerinin olumsuz etkilendiği,

4-Yine Adli Tıp İhtisas Dairesi kararları çerçevesinde alkolün yan etkilerinin başladığı ve sürüşün olumsuz etkilerinin görüldüğü düzey sıklıkla 30-40 mg/dl (0.30 ve 0.40 promil) olarak  bildirildiği,

5- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 219. toplantısında 22 Mart 1973’te bir tavsiye kararı alınmıştır. ‘Tavsiye kararında, alkolün etkisi altındayken kamuya açık bir yerde araç kullanan kişinin, araç kullanmada yetersizliği kanıtlanmışsa ya da kanındaki alkol miktarı/değeri/yoğunluğu 80 mg/100 mg ise önleyici cezalar uygulanmalıdır. Ancak üye devletlerin daha düşük miktarda/değerde/yoğunlukta alkol düzeyi belirleyebileceği de öngörülmüştür. Bu tavsiye kararında hem esasa hem de usule ilişkin ilkeler belirlenmiştir.
Alkol, öncelikle beyni etkileyerek sürücünün algılama, kavrama, dikkat, karar verme ve uygulama yeteneğini bozmaktadır. Bu nedenle sürücü, fren, gaz pedalı, debriyaj ve direksiyonu dengeli kullanamayacağı için, yol, kavşak geçme, şerit değiştirme ve dönmeler zorlaşır.’ ifadelerinin kullandığı ve üye     ülkelere     0.80      altında      kanda alkol oranının

belirleyebileceğinin ifade edildiği,

6-1973’ten günümüze birçok ülkenin bu oranları  0.20 promil düzeyine çektiği hatta bazı ülkelerin  alkollü araç kullanmayı tamamen yasakladıkları,

7-2918 sayılı Karayolları Kanunu 48. maddeye göre alkol  almak suretiyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmiş sürücülerin 0.50 promil üstünde araç kullanan sürücüler olduğu,ancak Adli Tıp İhtisas verilerine göre bu miktarların altındada sürüş yeteneğinin kaybedilebileceği,

8-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu  179-3 maddesine göre alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullananların cezalandırıldığı  ve bunun için kanda herhangibir promil oranı belirlenmediği, bu oranın yukarda belirtilen Karayolları Trafik Kanun’unda öngörülen 0.50 promil altında da olabileceği gibi Adli Tıp Kurumu’nun belirttiği 30 ile 100 arası olabileceği,bu durumda mutlaka Yargıtay kararlarına göre sürücünün dışa yansıyan ayakta duramama,direniş sergilemesi,konuşmada güçlük gibi davranışların mutlaka tutanağa geçirilmesi ve uzman bilirkişiden harici,nörolojik,oftalmolojik(görme duyusu) özellikleri içeren rapor istenmesi, saatbaşı sürücüdeki kan oranı ortalama %15 azalması sebebiyle aciliyethali oluşacağından C.Savcısının yazılı izniyle  kan ve idrar tahlili talep edilmesi,zira vücuttan alkol en son idrar ile atılması nedeniyle düşük alkol düzeylerinde mutlaka kan ve idrar tahlillerinin beraber yaptırılması,

9-2918 sayılı yasaya göre toplu ulaşım araçlarında ve taşıma yapan sürücülerde alkol yasağı olması durumunda örneğin 0.20 promil alkolü metre ile ölçülmüşse ve sürücü kan tahlili istemişse asıl kan tahlili sağlıklı olacağı ve saatte ortalama %15 azalacağı için en kısa zamanda adli tıbba gidilmesi,aksi halde alkol oranının sıfır çıkabileceği,bu durumda da yasa açıkça idrar tahlili imkanı vermediğinden,yönetmeliğe idrar tahlilinin de eklenmesi,

10-Alkolmetre kalibrasyonunun zamanında  kolluk dışında bir kurum tarafından yapılması ve alkolmetrenin eğitilmiş sertifikalı personelce kullanılması,

11-Yargıtay içtihatının değişmesi sebebiyle kandaki alkol oranı 100 promil ve üstü çıkanlar hakkında TCK 179-3 trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu aleyhine soruşturma başlayacağından tutanağa sürücünün dışa yansıyan davranışları ile  olay saati kaydedilerek sürücü yakalanıp karakol polisine TCK  179-3’ten işlem yapılmak üzere teslim edilmesi,

12-Trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunda alkol düzeyi hesaplanırken mutlaka Adli Tıp Kurumu Kararları ışığında miktarın saatte % 15 azalabileceği hususu dikkate alınarak promil oranının  hesaplanması,

13-Yeni Yargıtay içtihatları doğrultusunda  TCK 179-3 Trafik Güvenliğini Tehlikeye sokmak suçu ile ilgili Trafik Polisleri eğitilmeli,özellikle 100-110 promil arası alkolmetre ile ölçülmüşse kan tahlilinde daha aşağı oranların çıkabileceği ihtimaliyle sürücünün dışa yansır hal ve hareketlerinin tutanağa geçirilmesi,eğer varsa görüntülerinin toplanması ve tanıklar asayiş polisine yönlendirilmesi,

14-Şayet 0.20-0.99  promil ise  durum hem 2918 sayılı kanun 48. maddeye göre kabahat eylemi olabileceği hem de TCK 179-3 maddede tanımlanan suçu oluşturabileceği için sürücünün hal ve hareketlerinin güvenli araç sürmeyi tehdit edip etmediğine bakılacak, ediyorsa tutanaklarla asayiş polisine teslim edilerek kabahatten işlem yapılmayacaktır..(5326 Kabahatler Yasası 15.madde).Şayet Savcı dava açmaz veya kesinleşen muhakeme neticesi beraat ederse o halde zaman aşımı içerisinde promil  oranı 0.51 olmak şartıyla kabahatten cezalandırılacaktır.Yani 0.50 promil miktarı sadece Karayolları Trafik Kanunu’nu bağlamaktadır,alınan alkolün miktarı ne olursa olsun şayet alkol etkisiyle sürücü aracı emniyetli bir şekilde idare edemiyorsa (ayakta sallanıyor,konuşurken kekeliyor,araçla zik zak çiziyorsa o halde trafik güvenliğini tehlikeye atmış demektir.Ayrıca uzman raporu alınmalı)TCK 179-3 maddesi ile ilgili hakkında işlem yapılacak kadar şüphe bulunması sebebiyle sürücünün tüm delillerle karakola teslimi,

15-Hem 2918 Sayılı Kanun güvenli sürüş yeteneğini kaybetme  hem de TCK 179-3  eylemlerine ilişkin ve emniyetli şekilde aracı  sevk ve idare edemeyerek trafik güvenliğini tehlikeye somak suçları ile ilgili olarak kandaki oranların bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sıfıra çekilerek alkollü araç kullanmaya şans verilmeyerek mücadelenin yapılması,

16-Yargıtayın değişen içtihat kararına göre 100  promil ve üstü artık TCK 179-3’ten işlem yapılacağına göre dört şişe bira,iki veya 3 duble rakı ile rahatlıkla 100 promil ve üstü alkollü çıkabilabileceği,alkollü sürücü ile karşılaşan kolluğun,sürücünün iki farklı haksız eylemi işleme ihtimalinin olduğunu düşünmesi,bunların 2918 Sayılı Kanun 48-1 maddesi ve TCK 179-3 maddelerinin olduğu,tüm davetinize rağmen alkol metre üflemek ve kan tahlili yaptırmak istemeyen sürücünün,alkolün etkisiyle ortaya koyduğu bu tavrı ile TCK 179-3’teki suçu işleme şüphesini doğurduğu,CMK 160.madde dolayısıyla C.Savcısının yazılı izniyle hakkında kan alınması için işlem yapılabileceği,

17-Adlitıp hekimlerinin harici,nöroloji ve oftalmolojik konularında yeterli düzeyde eğitilmesi,

Önerilmektedir.

Bu çerçevede, Yargıtay’ın içtihat kararını değiştirmesiyle beraber sürücüler hakkında  trafik güvenliğini  tehlikeye sokmak suçundan  kolluğunun işlem yapması suçun azalmasını sağlayabilecektir.Zira artık eylem hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.Diğer taraftan,yönetmelikteki 0.50 promil oranından vazgeçilerek Karayolları Trafik Kanununda belirtilen güvenli sürüş yeteneğini kaybetme hukuki tanımlaması kapsamında yeni düzenleme yapılarak mücadeleye devam edilmesi, kabahat sayısını azaltacağı da düşünülmektedir.Bu sebeple trafik kolluğunun iki haksız eylem  arasındaki farkları bilerek yetki kullanması suçla mücadelede aynı zamanda büyük önem taşımaktadır.

KAYNAKÇA

1-BAYRAM,Köksal,Hukuki Yönden Alkol ve Hıza Bağlı Sürücü Davranışlarının Trafik Güvenliğine Etkisi,Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü,Y.Lisans Tezi 2010-s.48

2-4-BAYRAM,Köksal,a.g.e,s.52

3-HANCI,Prof.Dr.İ.Hamit,AŞICIOĞLU,DoçDr.Faruk,ARSLAN,DoçDr.Çetin ve diğerleri, “TÜRK CEZA YASASINA GÖRE ALKOLLÜ ARAÇ KULLANMANIN GÜVENLİ SÜRÜŞ YETENEĞİNE ETKİLERİ” ÇALIŞTAY SONUÇ BİLDİRGESİ, Adli Tıp Dergisi,Aralık 2009

4- AŞICIOĞLU. Doç.Dr. Faruk, YAPAR Dr. Belkıs, TÜTÜNCÜLER Dr. Aliye, BELCE Prof.Dr. Ahmet ,Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu Açısından Alkol,Adli Tıp Dergisi 2009, 23;3,s.15

5-ŞAHİN,Mehmet Muta Tüketiciler Birliği Başkanı,Alkol Raporu,tüketiciler.org,s.3

6– Trafik Daire Başkanlığı web,Daimi ve geçici ehliyet alma tablosu ,egm.gov.tr

7-EROL,Haydar, Türk Ceza Kanunu,Ankara,2.Cilt s.1974

8-HANCI,Prof.Dr.İ.Hamit,AŞICIOĞLU,DoçDr.Faruk,ARSLAN, DoçDr.Çetin ve  diğerleri,a.g.e

9-ÖZLEM,Önder,0.50 Promil Alkol Miktarının Geçerliliği,turkhukuksitesi.com,10.11.2008,01:36

 

IP Adresiniz (52.70.240.171) kayıt edilmiştir.